Yolculuðum New York’a; Atatürk Havaalaný’nýn sabahýn erken saatlerinde yola çýkacak THY uçaðý yolcularýyla dolu bölgesindeyim... En son üst-baþ aramasýndan geçer geçmez karþýma çýkan biri, beni görünce, “Ýnþaallah Pensilvanya’ya gidiyorsunuzdur; þu saçmasapan kavganýn durmasýna yarayacak yapacaðýnýz her türlü giriþim için þimdiden Allah razý olsun” diyor...
Adamýn kýlýk kýyafetinden ABD’de mesken tutmuþ bir Türk olduðunu çýkarýyorum. Cemaatçi mi acaba, Ak Partili mi? “Ne garip düþünce” diye kendi kendime söylenip uçaða biniyorum...
New York’ta eskiden beri tanýdýðým dostlarla biraraya geldiðimde, iki tarafla da alýþ-veriþi olmayan pek çoklarýnýn, yolumu havaalanýnda kesen yolcudan farklý düþünmediðini görüp þaþýrýyorum. Oysa þaþýrmam gerekmezmiþ: Türkiye’deki en ufak bir sarsýntýnýn Sandy kasýrgasýna benzer yýkýcý etkisi oluyormuþ yurtdýþýnda yaþayanlarýmýz üzerinde...
“Cemaat’in buradaki okullarý bile yerel yönetimlerin tehdidi altýna düþer” diyor biri...
Önce “Cemaat deðil, Câmia” diye düzeltiyorum, sonra da “ABD’deki ‘charter-okul’ yapýsýyla kendileri arasýnda kurulmak istenen ilintiye Câmia þiddetle itiraz ediyor” diye ekliyorum...
Biri, daha o gün çocuklarýný Câmia’nýn yaþadýklarý yere biraz uzakta açtýðý kýþ kampýna gönderdiðini söylüyor; bir diðeri, “Benim kýz da bugün Kanada’daki kampa gidecekti, göndermedim” diye fýsýldýyor kulaðýma...
Yurtdýþýnda yaþayýp yolu Câmia ile kesiþmeyen pek az Türk var...
Eski dostlarýmdan birinin kardeþi hayli uzak bir ülkedeki Türk okullarýyla ilgiliymiþ... Onun kaygýsý diðerlerinden hayli fazla göründü gözüme, ama sormaya çekindim... Yanýma gelip kaygýsýný benimle paylaþtýðýnda kendisine hak vermeden edemedim...
“Kardeþim” dedi, “Kendi öz oðlu ve kýzýna bile koltuðunda gözleri olabilir diye göz açtýrmayan yaþlý bir diktatörün ülkesinde. Oradaki faaliyetleri ülkenin çocuklarýna en iyi eðitimi verdikleri için müsamaha görüyor. Ne müsamahasý, resmen destekleniyor... ‘Dost ve kardeþ’ bildikleri Türkiye’nin yöneticileri de, o ülkeye her gidiþlerinde ‘Aman bizim gençlere sahip çýkýn’ tembihinde bulunduklarý için ayrý bir ilgi görüyor okullar... ‘Þimdi ne olacak?’ kaygýsýndayým...”
Güçlü bir lider, Þanghay Beþlisi içerisinde yer alan ülkelerin yöneticilerine, ‘Kapatýn þu okullarý’ baskýsý yapýyormuþ; ‘dinci bunlar’ gerekçesi yetmezse, ‘Siyasi hedefleri var’ gerekçesini kullanarak... Orta Asya ülkeleri yöneticileri ise, “Hiç alâkasý yok” demekteymiþler...
Kavganýn akislerinin Çin duvarýna kadar varacaðýna ve oradan ulaþtýðý bütün ülkelerde olumsuz etkisini hissettireceðine de kaygýlanýyormuþ dostum...
“Merak etme, ben taraflarla görüþtüm, kavga yakýnda bitecek” diyeceðim, ama boðazým dokuz boðum, aðzýmdan o ‘müjdeli’ cümle çýkmýyor...
Ýyi ki çýkmamýþ, görüyorsunuz, bunca gün sonra bile hýz kesmiyor savaþ...
Çok kýsa kaldým ABD’de; bu sebeple tanýdýðým herkesi göremedim. Vaktiyle Ak Parti’nin kuruluþ çalýþmalarýnda yer aldýðýný bildiðim bir eski dostla, bu defa dönüþ yolunda, New York’taki JFK Havaalaný’nda karþýlaþtým. “Bizimkilere, ‘Kavganýn bize bir yararý yok’ demeye gidiyorum” dedi dostum...
“Neden?” soruma, söyleyeyim mi söylemeyeyim mi tereddüdü yaþadýktan sonra, bana çok garip gelen bir cevap verdi. Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn 45 gazeteciyle biraraya geldiði toplantýda kullandýðý ‘kuþ katliamý’ ifadesini ilk o dostumun aðzýndan, ama ABD için duydum...
Ona göre, fitili ateþleyenler onun bir süredir yaþadýðý ülkedeymiþ... “Niyetleri, baþlangýçta bir taþla iki kuþu birden vurmak gibiydi, ama þimdi iþi kuþ katliamýna döndürmekten baþka bir þey onlarý tatmin etmeyecek” dedi. “Birini bitirirken diðerini iyice zayýflatacaklar, bir baþkasýný ‘terörist’ ilân edip sakatlayacak, ötekini bulunduðu yerden milim kýpýrdayamaz hale getirecekler” diye de devam etti.
Hangisi hangisidir ayrýmýný nedense bana býrakarak...
Bu yazdýklarýmý ABD’ye yaptýðým kýsa seyahatin onbeþ gün gecikmiþ notlarý olarak okuyun, olur mu?