Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Önce futbol felaketi, sonra diriliş

Futbol önemlidir. Futbolu iyi oynarsanız bütün dünya sizi tanır... Kötü oynarsanız da tanır, ama iyi tanımaz...Küresel imajda ülkelerin futbol başarıları, tıp ya da nükleer fizik alanındaki başarılarından daha öndedir.

Futbolun ekonomik getirisinin olmadığı, futbolun israf olduğu görüşü yanlıştır. Futbolu yalnızca yıldızlar ve ithal futbolcular hafta sonları lig maçlarında oynarsa, evet o israftır... Futbol yalnızca 1. Lig’den ibaretse, o israftır... Futbolunuz Avrupa’da, uluslararası sahada hep gol yiyorsa, itibarsızsa, o da israftır. Ama Almanya’nın Belçika’nın yaptığı gibi kitle üretimine dönerseniz, hem birey, hem futbol güçlenir, büyür... Futbol, iyi kurgulanırsa, planlanırsa herkesin kazandığı önemli bir kitle sporu ve para basan endüstridir.

Son yazıda Belçika’nın bu işi nasıl endüstri haline getirdiğini yazmıştık... Aynı yolu Almanya da izlemiş... Almanya bu yolla dünyanın en istikrarlı futbolunu oynayan, süper yıldızı olmayan bir takım kurdu... Almanya’da Neymar, Messi, Ronaldo yok, 6-8 yaşında topla tanışan şimdi 23-25 yaşında olan ve işini iyi yapan yaklaşık 30 futbolcu var.

Futbol 1. Lig yıldızlarıyla değil,  6-8 yaş oyuncularla kazanılır... Ayrıca futbolda kafanın değişmesi için bir felaket gerekir. Belçika için Euro 2000 bu felaket idi...  Almanya için de öyle... Yenildiler, döküldüler, elendiler, mahcup oldular ve işe sıfırdan yenidan başlamak gerektiğini anladılar... Brezilya’nın da son felaketin ardından benzer silkinişe geçmesi umulur.

Almanya futbolu yükseltmek için 2002 yılında ve 6 yaştan başlamaya karar verdi. Neler yaptıkları Alman Futbol Federasyonu’nun raporlarında sayfa sayfa var... Modeli de kurmuşlar, hatta federasyon -Başka ülkeler de bu modeli izleyebilir- diyor... O zamana dek yetenekli futbolcu geliştirme işi kulüplere bırakılmıştı, her kulüp kendi bacağından asılıyordu. Yeni planda ise Federasyon kumandayı ele aldı. Bir kanalda Federasyon teknik direktör teriştirmeye başladı UEFA A ve B sınıfı sertifikalı binlerce hoca yetişti. Fuboldan, sağlıktan ve pedagojiden anlayan hocalar... Daha iyiler Pro sertifikası aldı... Sertifikasız kimse futbol topuna yaklaşamadı, sahaya çıkamadı.

Sonra tekniği ve fiziği güçlü futbolcu yetiştirmek üzere bütün 6 yaş antrenmanları standart hale getirildi... Her yerde herkes aynı hareketleri yaptı... Alman oyuncular o yüzden kafayı kaldırmadan yıldırım hızıyla pas yapıyor...Bu eğitimi federasyon verdi. 8 yaştan başlayarak da oyuncunun kulüplere gitme yolu açıldı... Ancak çoğu eğitim Federasyon’un eğitimiydi...  Ardından kulüplere -Akademi Kurma Zorunluğu- getirildi. Halen 1. ve 2. ligde oynayan her takımın genç akademisi var. Federasyonun 6 yaştan başlayarak ülke çapında yetiştirdiği oyuncuları, 12 yaştan başlayarak 18’e dek ayrı ayrı takımlar halinde bu akdemilerde pişiriyorlar.

Bu işler için çok büyük para gerekmedi. 2002’de program başlayınca kulüpler akademi, tesis, eğitime 47 milyon Euro harcamış. Şimdi 35 lig takımı yıllık toplam 90 milyon Euro’ya yakın harcıyorlar ve yatırımları genç yeteneklerin transferleri, şampiyonluk, Avrupa Kupaları olarak geri dönüyor... 35 Alman kulübünün son 10 yıllık toplam -genç oyuncu- yatırımı 700 milyon Euro. Federasyon, UEFA’dan aldığı parayı akademilere aktarıyor. Akademiler kendi başlarına da gelir yaratıyor. Yetenek üretiminin verimli ekonomik modeli vardır. Bu üretimden de işte Mesut Özil, Thomas Müller, Sami Kedira, İlkay Gündoğan, Toni Kroos gibi oyuncular çıkıyor.

80 milyon nüfuslu Almanya istese tek bir yabancı oyuncu ithal etmeden futboldaki üstünlüğünü bu üretim sistemi ile sürdürür. Zaten Alman Futbol Federasyonu artık Fransa, Hollanda, İspanya’ya bakmadıklarını, Almanya sisteminin oturduğunu söylüyor. Almanya bu sistemi futbol için kurmuş, ama sisteme bakınca, akademilerden başka dallara geçiş de mümkün görülüyor. Çünkü akademi temelde -sporcu- yetiştiriyor.

İşte Türkiye’nin olmadığı bir başka Dünya Kupası...İşte sistemik çalışan ve genç oyuncu yetiştiren Almanya ve Belçika, kısmen Hollanda... İşte tozlu geçmişin, romantik tesadüflerin ve 1-2 star oyuncunun üzerine yüklenen Arjantin ve Brezilya... Sonra gerileyen ülkeler: İngiltere, Fransa, İspanya Portekiz...

Türkiye’nin futbola harcadığı para malum. Bu paranın harcamada kalmayıp,  yatırıma dönüşmesi mümkün. Stad yanında küçüklerin boylarına göre küçülen çim sahaların maliyeti, tarla, çim ve beyaz boya maliyetidir. Anlattık: ABD’de yan yana onlarca çim sahada çocuklar top koşturuyor.

Almanya’nın kopyası disiplin ve organizasyonla olmasa bile, havamıza ve tadımıza uygun bir ulusal program başlatabiliriz... Almanya ve Belçika’yı 2000 yılında tetikleyen futbol felaketlerini biz hâlâ her yıl yaşamaktan sıkılmadık mı? 10 yıllık programla Avrupa Kupalarında sahalara isim yazmak, Dünya Kupası’na tesadüfen değil, her dört yılda bir yenilenen otomatik rezervasyonlu biletle gitmek mümkün... 6 yaşından başlarsanız, bütün liglere sınırsız sayıda futbolcu yetiştirirsiniz. Belçika 11 milyon nüfusla yaptı. Almanya 80 milyon... Bu arada, Almanya’ya Dünya Kupası’nı kazandıran golü atan Mario Götze de bu  akademi programının ürünü... Her eve lazımlar.

twitter.com/selimatalayny