Önce insan mıyız acaba?

Edremit’te bir muhabir, karısını bıçaklayan adama biber gazıyla müdahale etti önceki hafta. Etmeyebilir, oradaki tek muhabir olarak olayı kare kare fotoğraflayabilir sonra tüm Türkiye’nin konuştuğu bir habere imza atan kişi olabilirdi.

Haberi duyduğum an aklıma ilk gelen cümle “Mutluluk varılacak bir istasyon değil, bir yolculuk şeklidir...” oldu. Bir bilemedin birkaç günlük şöhret yerine, o gece ve her gece kafasını yastığa huzurla koyabilmeyi becermek bir tercihtir. Mutlu olmak için, daha fazla şöhret, daha fazla para, daha fazla güç hedefleyen ve bunlara varmak için ömrünü harcayanların olduğu bir sektörde çalışıyor ve öylelerinin maalesef daha çok olduğu bir ülkede yaşıyorum.

***

Afyon Karahisar’da bir muhabir eline aldığı el bombalarıyla yayın yaptı bu hafta, kıyametler koptu. Bir tek vida ya da somunun bir kazanın sebebini ortaya çıkardığı bilinmesine rağmen Isparta’da düşen uçağın enkazı üzerinde, elinde parçalarla yayın yapan muhabir, yöneticiler gördük, kim kime kızıyor? Bir annenin oğlunun şehit düştüğünü öğrendiği anı muhabir çekiyor, editör yazıyor, müdür akışa koyuyor, o haber dakikalarca ekrandan akıyorsa kim kimi eleştiriyor? Silvan’da 13 şehit verdiğimiz hain saldırının ardından bölgeye giren muhabirler şehit askerlerden kalan konserveleri, kurşun deliği olan pançoları, kullanılmış mühimmatı göstererek anons yapmadılar mı? Mutluluk, para, güç reytinge endekslenince, muhabirleri sahaya “en iyi malı getir” diye yolladık, haber ile sansasyonu, doğrulukla acı simsarlığını birbirine karıştırdık. Gazetelerde tek sütun bile haber olmayan sıkışmalı bir trafik kazası eğer yaralı inliyorsa bazı televizyonlarda neden uzun uzun haber oluyor? Mutluluk varılacak bir istasyon değil bir yolculuk şeklidir cümlesi doğruysa kim daha mutlu acaba? Edremit’te bir cinayeti engelleyen yerel muhabir mi, yoksa mutlu olmak için daha çok para, daha çok para için daha çok reyting diyenler mi?

***

Herkes üzüldüğü ya da üzgün gözüktüğü zamanlarda mutlu olmak kötü bir çelişkidir.Bir haber çok can yaksa bile o habericilik ya da en iyi veren gazeteci ister istemez gizli bir sevinç duyar. Bunda bir gariplik yok zira verilen haberdir. Ama herkesin bildiği haberleri daha çok seyrettirmek için ülkein sinir sistemiyle oynanıyor, bir annenin oğlunun şehit düştüğünü öğrendiği an dakikalarca ekranda tutuluyorsa bu habercilik falan değil acı simsarlığıdır, acımazsızlıktır... Kamyon arkası ve tuvalet duvarı edebiyatı olan ülkelerde cümleler bazen yeterince değer bulmaz. “Mutluluk varılacak bir istasyon değil bir yolculuk şeklidir” Cümleleri geçtim, insanların bile, makamına, gelirine, arabasına, oturduğu eve göre değerlendiren olduğu bir yerde bir cümlenin peşine takılıp gidilmez belki... Ama bir cümle bazen herşeyi değiştirmeye yeter hatta artar bile...