Önce ‘millet’in matemine saygı

İş kazalarından ölümler, özellikle de maden kazaları sanayi çağı Avrupasında vaka-i âdiyedendi. Küçük yaştaki çocukların en ağır işlerde ve bu arada madenlerde çalıştırılması da öyle...

Ama Avrupa ülkelerinden çoktandır maden kazası haberleri gelmiyor. Zaman zaman maden kazası olayları yaşansa da hiç değilse öyle yüzlerle ifade edilen sayılarda ölümlere rastlanmıyor çoktandır. Çünkü bilhassa ikinci dünya savaşı sonrasında, - o dönemde ulaşılan sosyal refahın da sayesinde- sosyal demokrasi ve sosyal devlet ilkeleri güçlendi ve iş güvenliği konusu ekonomik kârlılık prensibinin bile önünde kabul edilmeye başlandı.

Onun için artık iş kazalarından ölüm haberleri Çin ve Hindistan gibi ucuz işgücüne dayalı imalat endüstrisi yoluyla ekonomik kalkınma peşindeki ülkelerden geliyor daha çok. Ne yazık ki Türkiye de iş güvenliği konusunda gelişmiş batı ülkeleri seviyesinde değil.

Ne olursa olsun, iş kazalarından ölümlerin vaka-i âdiyeden sayıldığı bir ülke medeni olamaz. Bu olaylar karşısında vicdanları nasır bağlamış gibi davranan bir toplum da millet olamaz. Soma faciası karşısında Türkiye’deki her kesimden insanın hep birlikte akıttığı gözyaşı bu bakımdan bir teselli kaynağı sayılmalı. Millet kavramı tarif edilirken “acıda ve kıvançta aynı hisleri paylaşan insan topluluğu” denir ya, Türk milleti millet olduğunu ispatladı bu olay vesilesiyle. Sözgelimi 19 Mayıs için hazırladığı konser programını iptal eden Zeytinburnu Belediyesi ile “mahsur kalanların kurtarılması için tüm imkânlarımızı seferber etmeye hazırız” mesajı yayımlayan Diyarbakır Belediyesi aynı noktada buluştu. Tıpkı 1999’daki büyük Marmara depreminde veya 2011’deki Van depreminde acıların hepimizi aynı noktada buluşturduğu gibi...

Elbette yaşanan acılar karşısında gösterilen duyarlık öncelikle insan olmamızla ilgili. Ama aynı ülkede yaşayıp da birbirinin acılarından habersiz olmanın da mümkün olduğunu bildiğimiz için ortak insani noktalarda buluşmanın ortak kültürel ve politik kimlikleri paylaşma zemini de sağlayacağını ve ülkedeki sosyal intizam ve barışı sürdürmenin teminatı olacağını görmek lazım. O bakımdan “millet olma” konusuna vurgu yapıyorum.

Diğer yandan, maalesef böylesi en acı bir günde milletin ortak ızdırabından siyasi kamplaşma bahaneleri çıkarmaya yeltenenlere de rastlayabiliyorsunuz. Daha ilk saatlerde bütün millet Soma’daki maden emekçileri için gözyaşlarıyla dua ederken bu ortak acıdan siyasi malzeme üretmeye çalışanları da gördük ne yazık ki. Soma ilçesinde son yerel seçimde hangi partinin en yüksek oy aldığını hatırlatıp kendince “bunlar bu faciaya müstahak” mesajı vermeye kalkışan vicdansızları da bağrında taşıyor bu ülke. Ama ne bu vicdan yoksunları diyelim ki CHP kitlesini temsil ediyor diyebilirsiniz ne de aklınca iktidarı savunmak için bu büyük facianın arkasında komplo teorisi aramaya kalkışan ruh hastalarını AK Parti tabanıyla ilişkilendirebilirsiniz.

Hangi siyasi görüşten olursa olsun milletin kahir ekseriyeti millet olmanın gerektirdiği vakar ve hassasiyet içinde kenetlenerek büyük matemini idrak etti ve ediyor. Şurada burada bu temiz suyu bulandırmaya yeltenen çamur parçacıklarına bakıp milletimizin seciyesini gölgeli gösterecek birtakım karamsar yorumlarda bulunmak kendi kendimize haksızlık etmek olur.

Maden şehitlerimize rahmet, 
ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum...