Önce terminolojiyi değiştireceğiz yeğen

UEFA, Türkiye’de 2010-2011 sezonunda yaşanmış şike ile ilgili kararını verdi. İsviçre Meyve Sebze Üreticileri Derneği”nden! açıklanan karar şahsen beni tatmin etmese de UEFA’nın ve dolayısı ile Avrupalı’nın, hak ve hukuk tanımayanlar ile aynı yolda yürümemesi sevindirici bir durum. Buna rağmen dünyanın en büyük şike soruşturmasında FB ve BJK’ın UEFA disiplin komitesine 12. Maddeden yani şikeden sevk edilmemesini çok büyük bir gaflet ve delalet olarak gördüğümü söylemeliyim.

Bir kısım medya yaşanan bu gelişmeleri kendi iğreti dili ile “Kaos, kara gün” ortamı olarak adlandırmakta ve terminolojiye bu şekilde yerleştirmek istemektedir. Ortaçağ Avrupası’nın aydınlanma ışığını yakan M.Luther’in başlattığı hareket o dönemde cennetten arazi satan kilise esnafı tarafından nasıl ki kara gün olarak nitelendirilmiş ise bugün Türk futbolunun içinde bulunduğu durum birileri için kara gün olmakla birlikte kimi sporseverlerce adeta  “Temiz Futbol Bayramı” olarak görülmektedir.

Türkiye, 3 Temmuz sürecini kötü kullanmıştır. Bilerek ve isteyerek konu kulüp ve taraftarlık düzeyine çekilerek esas sorun olan “Adalet ve Ahlak” ıskalanmıştır. 64 haftadır yeryüzünü “Temiz Futbol Eylemi” alanına çeviren bir avuç Trabzonspor taraftarı spor ahlakını zedeleyen bu tavrın karşısında olmayı tercih etti ama onu bile görmek istemediler. Bu yanlış anlayış elin Avrupalısının “Vicdan ve Ahlak” kapısından döndü. Şimdi herkes soruyor: Bu kepazelik bütün bu yaşananlara değer miydi? Cevap ise Kocaman bir sessizlikten başka bir şey olamıyor.

Bundan sonraki süreçte kanun yapıcılar, TFF ve sporun diğer paydaşlarına çok önemli görevler düşüyor. Hiç değilse bundan sonra Ahlak ve Vicdan ekseninden ayrılmadan gereken adımları atıp geçmişi temizlemeyi başarabilmemiz gerekiyor. Günü kurtarma adına geleceğimizi heba etmezsek gelecek nesillere Temiz bir Türk futbolu ve sporu bırakabiliriz. Aksi halde altına girilecek vebal oldukça büyük olacaktır. Türk kamuoyuna ve de sağduyulu tüm taraftarlara bu aşamada düşen en önemli görev ise makul, akıllı, ahlaklı tüm sporseverlere ve liderlere sahip çıkmak ama diğerlerini reddetmektir.

Bir küçük Anadolu şehrinin takımı olan Trabzonspor’un yedi düvele karşı verdiği mücadeleye de bu pencereden bakılmalı ve destek verilmelidir. Meseleyi basit bir kupa meselesi olarak magazinleştirip değersizleştirmek en fazla bunu yapanları yaralar.

Demem o ki; Mesele kupa meselesi değil yeğen, hala anlamadın mı?