Son bir hafta içinde “içi içine sýðmayan” ve sürekli aðýzlarýnda Türkiye geveleyen “derecelendirme kuruluþlarýný” dinliyoruz. Bir mesajlarý var, veremiyorlar, itiraf edecekler edemiyorlar... Onlar söylese de söylemese de durum çok açýk; “Yeni BÝR SÜPER GÜÇ doðuyor” ve bunu gördüðünü, tescil ettiðini geciktiren her kurum ve birey zor durumda kalýyor...
Sevgili dostlar, çok uzun süreden beri YENÝ BÝR SÜPER GÜÇ doðuyor tezini detaylarýyla savunduðumda, bu ülkenin önünü kesmek isteyenler ve uzantýlarý, ellerindeki her türlü imkanlarla bana, bize ve bu gidiþi görüp, anlatmaya çalýþan herkese saldýrdýlar, itibarsýzlaþtýrmak için ellerinden geleni yaptýlar... Görmediler, inkar ettiler, görenleri hakaret ederek susturmaya çalýþtýlar ama BAÞARAMADILAR! Bir gerçeði unuttular; güneþ balçýkla, gerçek yalanla sývanamaz!
Bugün, daha çaresizler! Ve en önemlisi söyleyebilecekleri tek bir kelime bile yok...
Peki ne oldu da son dönemde “bu oluþum” daha da net görünür hale geldi?
Makro ekonomik geliþmeleri dikkate almak haricinde biraz geriye dönelim ve çok da uzaða gitmeden 21-22 Mart 2013 tarihlerini bir daha sorgulayalým. Bu tarihler, bu ülkenin, Ortadoðu’nun hatta dünya siyasetinin akýþýna iþlenecek iki önemli gün. Dik duruþun, gururun, onurun, ezilmeyiþin, inanýþýn, hoþgörünün, olumlu olmanýn neler getirebileceðinin kanýtý. Bu ülke 2001 krizinde “Derwish’e ceket ilikleyip, Süleymaniye’de baþýna çuval geçen günlerden bugünlere geldi...
Sevgili dostlar, lafý fazla uzatmaya, artýk herkesin gördüðü gerçekleri derin analizler eþliðinde tekrar etmeye gerek yok; YENÝ BÝR SÜPER GÜÇ doðuyor, YENÝ TÜRKÝYE geliyor ve baþta kredi derecelendirme kuruluþlarý olmak üzere “kim yarým aðýzla söylerse söylesin” BU GERÇEK ARTIK ERTELENEMEZ!
Türkiye’de sermaye devrimi ve engelleri
Bir arkadaþ “Türkiye’nin Tahrir’i neresi olacak” baþlýklý yazýsýnda þu notu düþmüþtü: Türkiye’de iktidar olabilirsiniz ama sermaye hala bizim elimizde ve kontrolümüzde...
Sevgili dostlar, bu adamcaðýz þunu söylüyordu; TBMM’de çoðunluðu ele geçirenler “sermaye ve detaylarýna asla nüfuz edemezler”! Bu iddiayý düþününce ve en önemlisi son 10 yýlda finansal dinamiklerde “ne deðiþtiðini” sorgulayýnca aklýma þu soru geliyor; bundan nasýl bu kadar emin ve neye güvenerek bunu açýkça seslendiriyor? Bu kadar mý YERLEÞÝK ve SÖKÜLEMEZ bu arkadaþlar!
Sonuç: Türkiye’de bankacýlýk sektörünü, finansal dinamikleri, sermaye piyasasý gerçeklerini ve reklam sektörü baþta olmak üzere birçok “yerleþik yapýnýn” nasýl hala yerinde kaldýðýný detaylý düþününce durum çok açýk; Ýktidarýn saygýsýný, hoþgörüsünü, tevazusunu yanlýþ yorumlayýp “BÝZ” nakaratýný inatla seslendirenler, HOÞGÖRÜ’nün SINIRSIZ olmayacaðýný unutmamalý! Bu ülkeyi, bu halkýn birikimlerini yemeye, yediklerinizi-çaldýklarýnýzý korumaya BU DEVLET’e raðmen devam edemeyeceksiniz! NEYE güvenirseniz güvenin; SONUNUZ HÜSRAN OLACAK!
Son söz: Türkiye 10 yýlda çok yol aldý ve YERLEÞÝK dinamikleri sökme yolunda büyük adýmlar attý! Ama hala ülkeyi ve varlýklarýný kemiren YERLEÞÝK zehir tam olarak sökülemedi! Önümüzde bu süreci tamamlamak için ikinci bir 10 yýl var ve 2023’te “Varlýklarýný tam olarak halký ile paylaþan bir Devlet modeli’ne” varmak istiyorsak GEREÐÝNÝ mutlaka ama mutlaka yapmalýyýz!