Devletin, vatanýn güvenliðinin saðlanmasý için gerekli bilginin elde edilmesi, analiz ve tasnif sürecinden geçirilmesi, yol gösterici olmasý açýsýndan bir rapor halinde ilgili karar vericilere iletilmesi hayati bir meseledir. Ýstihbarat denilen bu süreç iþlenmiþ bilginin kýymetinin gereðidir. Ýstihbaratçýnýn topladýðý, üzerinde kafa yorarak anlamlý hale getirdiði ve nasýl hareket edilmesi gerektiðine iþaret eden her veri, altýn deðeri taþýr.
Devletler için varlýðýna, baðýmsýzlýðýna, güvenliðine karþý içeriden ya da dýþarýdan gelecek tehditler hakkýnda bilgi toplamak, tehditlerin nevinin deðiþikliði nedeniyle her geçen yýl önemini daha da artýyor.
Ýstihbarat çalýþmasý sonu elde edilen bilginin, diðer bilgilerden temel bir farký vardýr, o da kesinlik içermesi, yani güvenilir olmasýdýr. Hiçbir karar verici, yanlýþ bilgilendirmeleri gözardý ederek, birleþtirilmemiþ, deðerlendirilmemiþ, çözümlenmemiþ, yorumlanmamýþ ve ayýklanmamýþ bilgiyle hareket etmeye cesaret edemez. Aksi nasýl sonuçlarla karþýlaþýlacaðýný tarih içinde farklý zamanlarda farklý ülkelerdeki örneklerde görebiliriz .
Son yýllarda dünya genelinde artan terör olaylarý büyük-küçük her ülkenin güvenlik sorunu haline geldi. Farklý amaçlara sahip terörist gruplar, ülkeleri güvenli yaþanabilir olmaktan uzaklaþtýrma isteðiyle saldýrýlar gerçekleþtiriyor, korku psikolojisini hakim kýlarak gücüne güç katmaya çalýþýyor. Bu saldýrýlardan elbette masum insanlar büyük zararlar görüyor.
Peki güvenlik güçletinin burada en temel stratejisi ne olmalý? Muhakkak ki bir yara oluþumunu engellemek, o yarayý kapatmaktan çok daha doðrudur. Bu nedenle saldýrýlarýn önlenmesi çok kritik bir görevdir.
Bugün güçlü ülkelerin güçlü istihbaratlara sahip olduðunu, hala da istihbarat yapýsýný daha da kuvvetlendirmek için büyük yatýrýmlar yaptýðýný biliyoruz.
Ülkelerin varlýðýný, bütünlüðünü tehdit eden geleneksel savaþ tehdidi hala ciddiyetini korusa da tüm dünyada toplumsal ayaklanmalar, terörizm tahribatýný gün geçtikçe artýrýyor. Böyle bir ortamda devletlerin istihbarat teþkilatlarýnýn gücü, eskiye göre deðiþen bu tehditlerle baþ edebilmek açýsýndan en önemli güç olarak karþýmýza çýkýyor.
Ýstihbaratçýlarca zamanýnda elde edilen her bilgi, güvenlik açýsýndan düþmanlarýnýza karþý üstün duruma geçmenize yardým eder. Ýyi bir istihbarat size teröristlerin ne zaman, ne yapmak istediðini size anlatýr. Elde edilen ham bilginin doðru iþlenmesi, doðru yorumlanmasý bazen binlerce insanýn hayatýný kurtarýr.
Peki ya istihbaratýnýz iyi deðilse? Söz geliþi gözünüzü kapatýn ve bulunduðunuz ortamda, evde, iþ yerinde, sokakta 3-5 adým atýn. Ýþte istihbaratý olmayan bir devletin terörizmle mücadeledeki hali de böyle olur. Karanlýða ateþ etmek, çoðu zaman bir þey kazandýrmadýðý gibi zararlara da yol açabilir.
Tüm bunlarýn ýþýðýnda istihbaratýn ve istihbaratçýlarýn kýymeti daha anlaþýlýr geliyor. Ýstihbaratçýlýk tabiatý gereði gizlidir, görünmezlik, bilinmezlik, duyulmazlýk ister. O yüzden "isimsiz kahraman" diye adlandýrýlýr her baþarýlý istihbaratçý. Ýsimsizdirler çünkü onlarý sahada göremezsiniz. Her türlü suç örgütüyle ilgili bilgileri analiz ederler, araþtýrýrlar, son aþmaya geldiðinde operasyonun yapýlmasý için emniyetin ilgili birimlerine topladýklarý bilgileri sunarlar.
Bizde durum nedir diye sorsak kendimize? Ýzmir adýna oldukça güzel þeyler ifade etmek mümkün. Ýzmir Emniyet Müdürlüðü Ýstihbarat Þube Müdürlüðünde iyi yetiþmiþ istihbaratçýlar görev yapýyor. Alanýnda Türkiye genelinde önemli iþlere imza atmýþ bir ekip var. Ýyi bir yönetimsel idare, saðlam motivasyon, bilgi ve tecrübe bir araya gelince güzel sonuçlar elde ediliyor.
Sadece yakýn tarihten bile "nokta atýþý" yapýlmýþ bir kaç örnek verelim.
Kasým ayýnda Ýzmir'de DAEÞ üyesi, Afrika uyruklu bir Fransýz vatandaþý yakalandý. Ýstihbaratsal anlamda çok baþarýlý operasyonlardan biriydi, istihbaratýn temel amacýna ulaþýldý, yani bir saldýrý olmadan engelendi. Çünkü teröristin bombalý eylem hazýrlýðýnda olduðu bilgisine ulaþýlmýþtý. Öyle ki terörist polisten kaçabilmek için saç ektirmiþti. Kýlýk deðiþtiren teröristin yakalanmasý biraz gecikse belkide uzun süren istihbari çalýþmalar sonuçsuz kalacaktý.
Geçtiðimiz haftanýn en "flaþ" geliþmelerinden biri yine önemli bir istihbarat baþarýsýydý.
Yine istihbaratçýlar terör örgütü DHKP-C'li Ýsmail Akkol'un Yunanistan'dan Türkiye'ye geldiðini öðrendi. Bir kaç gün sonra da Türkiye'nin kýrmýzý bültenle aradýðý, Özdemir Sabancý suikastý sanýðý Akkol ile örgüt üyesi Fadik Adýyaman, Aydýn'ýn Söke ilçesinde yakalandý. Ýki terör örgütü üyesinin yanýnda el bombalarý, roketatar, silah vardý.
Ýstihbaratçýlar terör örgütü üyelerinin Türkiye'ye geçtiði bilgisini edindi, polis bunun üzerine bölgede tedbir aldý, adeta gözünü dört açtý ve baþarýya ulaþtý.
Ýki þüphelinin ses getirecek bir eylem içinde olduðu öðrenilmiþti. Peki ya o DAEÞ üyesi Fransýz ya da bu DHKP-C'liler yakalanmasaydý ne olurdu? Bu sorunun cevabý isimsiz kahramanlara edilecek teþekkürün büyüklüðünü de ortaya çýkarýr.