Daha önce de deðinmiþdim; bir devlet için farkýna varamadýðý hatâlar, farkýna varabildiklerinden daha tehlikelidir, çünki farketdi mi en azýndan teorik olarak düzeltme ihtiyâcýný hisseder. Tabii bu ihtiyâcýn bir irâdeye dönüþüp dönüþemeyeceði ve elde bulunan gücün çözüme yetip yetmeyeceði ayrý bahislerdir. Ama hatânýn farkýna bile varamazsanýz öbür unsurlarýn zâten pratik birer deðeri yokdur.
Yakýn târihimizde Türkiye bu hatâlarýn en vahimlerinden birini Rahmetli Ecevit’in ufuksuzluðu ve Türkçesi cehâleti yüzünden iþlemiþ ve Yunanistan’la ayný anda AB’ye, yâni o zamanki adýyla AT’ye, yâhut Ortak Pazar’a, üyelik baþvurusunda bulunmamak sûretiyle bügünki derdlerimizden pek çoðunun temelini atmýþdýr. Bilmeyenler için AB (Avrupa Birliði)’nin ilk adý Avrupa Ekonomik Topluluðu (AET) idi; sonra Avrupa Topluluðu (AT) oldu ve nihâyet Avrupa Birliði (AB) olarak son þeklini aldý. Baþka bir deyiþle baþlangýçda ekonomiye vurgu yapýlýrken sonra tedrîcen kapsam geniþletilerek tek bir devlet çatýsý altýnda birleþme irâdesi ön plana çýkarýldý. O sebebdendir ki Ecevit, ne olduðunu tam olarak anlayamadýðý bu örgüt için alaycý bir ifâdeyle “onlar ortak biz pazar” deðerlendirmesinde bulunmuþ ve aslýnda kendini gülünç etmiþdir. Oysa, ister beðenelim ister beðenmeyelim, devlet adamlýðý alanýnda Merhum Ecevit’e bir deðil birkaç tur bindiren Rahmetli Ýsmet Paþa’nýn ilk sorusu: “Ýstersem yine ayrýlabilir miyim?” olmuþ ve evet cevâbýný alýnca baþvuruya yeþil ýþýk yakmýþdýr. Ancak bu arada tren çokdan kaçdýðý için Yunanistan 1980’de tam üye olurken Türkiye’ye ayný yýl Avrupa ülkeleri için vize mecbûriyeti konmuþdur. Kýsacasý Ecevit’in baþýmýza sardýðý bu baþbelâsýnýn 35 senelik bir evveliyâtý vardýr ve bizler bugün Brüksel Türk iþadamlarýna vize muâfiyeti DEÐÝL sâdece sözümona birtakim KOLAYLIKLAR getireceðini sâdece vaadediyor diye neredeyse zil takýp oynama zilletine düþüyoruz.
Peki, ya ne yapalým?
Önce adam gibi hesab yapmayý öðrenelim!
Bunu öðrenmeye ise kendi “özgül aðýrlýðýmýzý” yeniden hesablayarak baþlayalým!
Evet, bir milletin veyâ devletin kendini dev aynasýnda görmesi fevkalâde hatâlýdýr ve fecî felâketlere yolaçabilir ama kendini dürbünün ters tarafýndan seyretmesi ondan daha az zararlý deðildir!
Politikada övüngenlik alay konusudur ama kendini hakîr görmek hemen tarafdar bulur. Siz kendinizi küçümserseniz baþkalarý da küçümsemeye baþlar!
O bakýmdan en iyisi gerçekçi deðerlendirmelerdir ve ben Türkiye’de politikacýlarýn kendi ülkelerini ve milletlerini pek de doðru deðerlendirdikleri kanaatinde deðilim.
Ya baðýrýp çaðýran ve mütemâdiyen asabîleþerek ciddîye alýnmayan liderlerimiz var ya da mütemâdiyen “onlar”ýn ne kadar güçlü bizimse ne kadar güçsüz olduðumuzu belirterek daha baþýndan kabûl etdikleri maðlûbiyete kýlýf uydurmaya gayret edenler.
Eðer yanýlmýyorsam Türkiye’nin hâlihazýrdaki yönetim kadrosu bu konuda, kendinden öncekilere nazaran biraz daha realist davranmaya niyetli gibi.
Ama ben, sütden aðzý yanmýþ bir vatandaþ olarak tam bir ferahlama içine giremiyorum bir türlü.
Bir yandan aslen yurddýþýnda yaþadýðým ve Batý Avrupa kamuoyunu nisbeten yoðun biçimde izleyebildiðim için Türkiye’nin son yýllarda giderek deðiþen ve olumlu yöne seyreden imajýný sarâhaten tesbît edebiliyorum.
Bunun en bâriz göstergelerinden birini meselâ Alman kitle haberleþme araçlarýnýn Türkiye ve Yunanistan’a dâir üslûblarýnda görmek mümkin. Eskiden Yunanistan’a, okullarda aldýklarý hümanist eðitimin de etkisiyle aðzý açýk ayran budalasý gibi bakan ve Türkiye’den hep biraz küçümseme ve alayla bahseden gazete ve dergiler artýk bu tavýrlarýný deðiþtirmek lüzûmunu duyuyorlar. Eh, onbir milyon nüfuslu ve aslýnda hiç birþey üretmeyen bir ülkeye 19 milyar avro verdiðiniz halde hâlâ doymak bilmezse ve üstelik size burun kývýrýrsa siz de, hümanizm aþaðý hümanizm yukarý, bir an gelir illallah demeye mecbur kalýrsýnýz.
Türkiye burada çok daha farklý bir görüntü veriyor.
Öte yandan ben bu farklý görüntünün Türkiye içinde yeterince algýlandýðýndan þübheliyim.
Bizler gâlibâ dýþýmýzdaki âlemle yeteri kadar ilgilenemiyoruz.
Peyderpey neler yapabileceðimize de deðinmek istiyorum.
Ama bu yapabileceklerimiz içinde AB tam üyeliði, en azýndan benim nazarýmda öyle aman aman bir öncelik taþýmýyor. Bunu hemen söyleyeyim de içimde kalmasýn!