Onlar annedir, eþtir, evlattýr, gelindir, abladýr, kardeþtir, ninedir, haladýr, teyzedir.
Varlýðýndan besleyendir, sevgiyle baðrýna basandýr, gülümsemesi ile ruhumuzu ýþýtandýr, þefkatiyle bizi sarýp sarmalayandýr, elini öpünce dualarýyla bize Rahman’ýn lutfunu taþýyandýr, baba gibi, anne gibi kucaklarýnda ruhumuzu dinlendirdiklerimizdir.
Onlar olmasa biz “Biz’ olabilir miyiz? Olabilir miydik? Onlar olmasa bizim hep bir yanýmýz eksik kalmaz mýydý? Evinde kýz çocuðu olmayanlarýn yüreðinde hep bir kýz evladý özlemi depreþip durmaz mý? Yaratan (c.c.) onlar olmasa yarým kalmýþlýk duygusunu boþuna mý yerleþtirmiþtir ruhlarýmýza? Onlarla bütünlenmiyor muyuz?
Onlarýn duygu dünyasý olmasaydý, emin olun, hep erkekler arasýnda bir dünya olsaydý, kýrýp geçirirdik birbirimizi. Ýyi ki yaratmýþ Halik-ý zülcelal onlarý, onlarý hilkatin olmazsa olmaz rüknü kýlmýþ iyi ki... Belki de ömür boyu, annelerimizden süt emer gibi beslendiðimiz þefkat damarýnýn gýdasý dolaþýr damarlarýmýzda.
Onlar...
Nasýl kýyarýz onlara?
Nasýl kýyarýz annelerimize? Çocuklarýmýzýn annesine?
Evladýmýza veya kýz kardeþimize birisi dokunduðunda öfkeden çýlgýna dönen bizler, bir baþkasýnýn evladýna, kýz kardeþine nasýl dokunuruz?
Onlar...
Nasýl aþaðýlarýz onlarý?
Nasýl güç kullanýrýz onlara karþý?
Müslüman bir toplumda “kadýna þiddet” gibi bir gündemin olmasý ne kadar abestir!
Allah Rasulü nezdinde dövmek, sövmek, hayvanlara karþý bile kabul edilemez bulunurken, nasýl onlarýn izzet-i nefislerini çiðneriz?
Mahkeme-i kübrada savunmasýz kalmak var. Dillerin lal olmasý var. Kelime bulamamak var onlara karþý haddi aþmak sebebiyle. Utanmak var eþlerimiz karþýsýnda. Onlardan kaçmak var.
Düþünün bir:
“Kiþinin kardeþinden, annesinden, babasýndan, eþinden ve çocuklarýndan kaçtýðý gün...” (Abese, 34-35)
Burada iken el ele tutuþup, yuvalarýmýzý, ülkemizi cennete çevirip, cennete kadar birlikte koþmak varken, yakamýza yapýþýlýr endiþesiyle fellik fellik kaçmak babadan, anneden, eþten, evlattan... Nasýl bir þey?
Ýnsan onlar ve biz.
Ve insan olarak ayný kategorideyiz.
“Kadýn-erkek” gibi binlerce fark var insanlar arasýnda:
Genç-yaþlý, beyaz-siyah-sarý-kýrmýzý, daðlý-ovalý-þehirli-köylü, kuzeyli-güneyli, Türk-Kürt-Arap-Yahudi, iþçi-memur, yöneten-yönetilen vs....
Bu aidiyetlerin her biri, insana farklý kültürel-psikolojik özellikler kazandýrabilir.
Ama ne olursa olsun insandan “insanlýk kalitesi” denen þey beklenir.
Allah Rasulü (s.a.v) buyuruyor:
“Arabýn (yani herhangi bir kavmin) Arap olmayana (herhangi bir kavme) üstünlüðü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”
Ve Halik Teala ölçüyü koyuyor:
“Allah nezdinde en deðerli olanýnýz Allah Teala ile iliþkileri en saðlýklý olanýnýzdýr.” (Hucurat, 13)
Kim ne derse desin iþin esas formatý budur.
“Allah Teala ile iliþki... Onun huzuruna çýkacak ve savunulabilecek bir hayat defteri hazýrlamak...”
Herkes emin olsun ki ebedi alemde hiç kimseye olmayacaðý gibi erkeðe de özel “Erkeklik korumasý” olmayacak. Hayýr, erkeklik torpili yok. Erkeðin amel defterinde yer alan “kadýna þiddet” özel koruma görmeyecek. Aksine, orada “kaçmak” var burada þiddet uyguladýklarýndan.
Kadýna þiddet ya da kurulu sistem içinde “zayýf düþürülmüþ” her varlýða þiddet, sadece fiziki güç kullanýmý ile sýnýrlý deðil maalesef.
Kadýnýn cinsel meta olarak kullanýlmasý da þiddet, kadýnýn cinselliði ile reklam aracýna dönüþtürülmesi de þiddet, kadýnýn anne olmasýnýn ekonomik düzen sebebiyle zora sokulmasý da þiddet, çocuðun anneden mahrum büyümesi de þiddet, devletin insanlarýn inançlarýna müdahale edecek ölçüde Firavunlaþmasý da, patronun Karunlaþmasý da, bürokrasinin Bel’amlaþmasý da, medyanýn ruhlarý gasp etmesi de þiddet.
Yaradýlaný sevmek...
O yarattý, var olmaya layýk gördü diye...
Hiç kimseyi ve hiçbir varlýðý, abesleþtirmemek...
Biz, “göz kaþ iþaretiyle bile insanlarýn rencide edilmesini yasaklayan” bir deðerler dünyasýnýn insanlarýyýz. Ýslam, evrensel barýþý inþa misyonunu taþýyor.
Nasýl þiddet gündemine kilitlenip kalýrýz?