Dualarla uðurlandýlar evden;
gidip de dönmeyecekmiþçesine...
Dedeleri, babalarý gibi...
Ne kadar endiþeliyse uðurlayanlarýn bakýþlarý,
O kadar parýltýlýydý onlarýnki...
Emekleriyle kazandýklarý iþin,
Eve getirdikleri aþýn parýltýsý...
Sabah o endiþeyi sýrtlayýp, akþam sað salim dönmenin sevincini taþýyorlardý evlerine ekmekle birlikte.
Çocuklar üþümesin,
Ocaklar tütsün,
Fabrikalar çalýþsýn diye...
Ýndiler yerin yedi kat altýna...
Kömür ekmek kadar beyaz,
Ocak gökyüzü kadar mavi,
Alýn teri su kadar azizdi...
Kazmayý vurdukça kömür tozlarý deðil, çocuklarýnýn geleceði parýldýyordu kaskýn ýþýðýnda...
Bir kývýlcým...
Onlarýn görmediði...
Ve karanlýk...
Hep korkulan o karanlýk...
Ve sessizlik...
Birazdan, son çýðlýkla birlikte bütün umudu da boðazlara düðümleyen dumana boðulacak olan sessizlik...
O çýðlýk yerin yedi kat üstünde yükseldi...
Ateþ oldu, 76 milyon yüreðe düþtü...
Yer gök acý...
Yer gök ateþ...
Yer gök yangýn...
Ne çýðlýðýn, ne gözyaþýnýn, ne öfkenin söndüremeyeceði bir yangýn...
Kurtulanlarýn sevinç gözyaþlarý bile ateþ damlasý...
Onlarýn hesaplarý ödendi,
76 milyonun dualarýyla...
Isýnan her çocuðun duasý, tüten her baca rahmet olup akýyor üzerlerine...
Kadere de inanýyoruz, kazaya da... Ama sorumluluða da... Ana-babalarý, eþleri ve yetimlerini bize emanet býraktýlar; hesaplarýný sormayý da...
Yüzleri kömür karasýna bulanmýþ...
Ama bakýþlarý alýn teri kadar ak...
Býçaðýn böðrüne saplanmasý gibi deðil acýsý,
Vicdana saplanýnca baþka yakýyor...