Önümüzdeki seçimlere bakalım!

Şimdilik seçim hengamesi bitti gibi. Çoktan ‘unutulmazlar’ arasına girdi. AK Parti’nin kesin başarısının yanında, iki şey daha öne çıktı. Birincisi, herkes seçimde ‘en başarılı’ olduğunu ilan etti. Burada unuttukları bir şey var ki, tarihin aslında şimdi yazılan bir şey değil, en azından 10 yıl sonra okunan bir şey olduğudur. Diğeri ise  ‘demokrasi illa sandık’ değildir diyenlerin, günlerce ve halen sandık yaygarası koparması. Buradan da eski siyaset biçiminin ve onunla beraber yürütülmeye çalışan iletişimin ne kadar savruk ve esrik olduğu. Bunu Türkiye’nin çoklu partili ilk seçimlerinden beri yaşıyoruz. Önümüzdeki iki seçimde de yaşayıp göreceğiz ve tarihe not düşeceğiz.

Türkiye’de 1946 seçimlerinden günümüze kadar devam edip gelen ve alışkanlık halini alan bir siyasal mesaj yöntemi, 2014 mahalli idareler seçimlerinde de gözümüzün içine parmağını sokarcasına uygulandı ve kronik bir hal almaya başladı. O da şu: Seçimlerden önce siyasal parti yöneticileri ve adaylar, ben kazanırsam her yer güllük gülistanlık olacak, ülke cennete, halk da cennet ehline dönecek. Seçimi kazanan bizler de o cennetin hizmetçileri olacağız. Ben kazanamazsam her şey kötü olacak. Ülke cehenneme, halk da cehennem ehline dönecek. Zaten kazananlar da ‘zebani’ olacak... Bundan mütevellit, büyük bir yaygara koparılır. Zira, bu seçimler öncesi de konuyla ilgili bir sürü tezvirat, önceden beliren deliller salıverildi piyasaya. Bu seçimden öncesi de ‘kazanacağız, kazanamazsak bilin ki bu işte bir hinlik var’ iadeli taahhütlü mesajları gönderildi. Aynen de öyle oldu ki, kazanamayanlar, (kesin bilgi) kazanamadıklarını bilse de itiraz etme hakkını sonuna kadar kullandılar. Tutmadı mı, daha önce buyurdukları gibi, seçimlerde şaibe havası yaratmaya yönelik seçim öncesi oluşturmaya çalıştıkları algıyı hortlattılar. Amaç elbette kaos. Devlet bitmiş yurttaşlarım! İspatlamaya çabaladıkları da şu: ‘Devlet ele geçirilmiş, seçimler ‘seçilenler yönüyle’ şaibeli ve siyasal kurumsal yapısı gayet dengesiz’. Hazmedemeyenlerin hal-i pür melali işte bu. Örnek mi, te o zamanlardan, 1946 milletvekili seçimlerinden hemen sonra 24 Temmuz 1946 günü Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında yayımlanan şu haber: “Bolu’nun Mudurnu ilçesinde CHP’nin kazandığı oylar toplam seçmen sayısından 500  fazla çıkmış” İlginç değil mi?

Halen beklentisi olanlara...

Bu seçimler mutlak bir zafer. Başbakan’ın zaferidir. Halen duymayan, anlamayan varsa buradan bir daha duyuralım. Ama içeride bazı ‘ikili’ oynayanların da olduğu malum. ‘Bakalım kim kazanırsa tarafımızı o zaman belli edelim’ diyen zevat hani. Bunlarsa halen ve (beyhude) bir beklenti içinde. Ağlasam mı, gülsem mi bilemedim. Günümüzün tek süper gücü olan ABD altı Kasım 2012’de yaptığı seçimle başkanını seçti. Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney seçmenin karşısına geçerek ve bir konuşma yapmıştı. Romney’nin konuşmasının içinde şu cümleler yer alıyordu: “Başkan Obama’yı aradım, tebrik ettim. Böyle bir zamanda bölünmüşlüğü kabul etmiyorum. Umarım Başkan Obama ABD’ye yol göstermede başarılı olur. Ben de herkes gibi Başkanın kendi için ve bu ülke için dua ediyorum.” İnşaallah bizde de seçimi kaybeden liderin buna benzer bir konuşma yaptığını duyarız. İşte o an Türkiye’nin bölgesel güç değil evrensel güç olduğu gündür.