Annemin Þarkýsý, ölmek üzere olan annesi ile kýz arkadaþý ve iþi arasýnda kalan bir erkeðin zorunlu göç sonrasýnda geldiði büyükþehirde yaþadýðý sorunlarý anlatan bir dram.
Saraybosna’nýn kalbini kazanan Annemin Þarkýsý Türkiyeli izleyicilerin de kalbini kazanmak üzere sinemalarda. Baþarýlý kýsa filmleriyle sinemacý kumaþýndan dokunduðunu hissettiren Erol Mintaþ’ýn yazýp yönettiði Annemin Þarkýsý, 51. Uluslararasý Antalya Altýn Portakal Film Festivali En Ýyi Ýlk Film Ödülü’nü de aldý. Sýla özlemi çeken Doðulu anne ile Ýstanbul’a ayak uydurmaya çalýþan oðlunun yaþadýðý, yer yer mizah içerse de hüznün egemen olduðu bir aile dramýnýn fonunda kültürel ve kentsel dönüþümü, gelenek ile modernite çeliþkisini, kuþak ve cinsiyet çatýþmasýný anlatan bir film Annemin Þarkýsý.
Mintaþ’ýn filmi Kürt halkýnýn hayatýný þekillendiren olgulardan ve iletiþim yollarýndan birini, bir zamanlar yasak olan anadillerininkayýt edildiði kaset olgusunu çekirdek olarak kullanýyor; etrafýnda bugünün Türkiyesi’nin geçirmekte olduðu toplumsal deðiþimin bir çok bileþenine deðinen bir yapý örüyor. Baþka kurmaca ve belgesellerde de karþýmýza çýkan Kürtçe þarký ya da ses kaydý bulunan kasetler Annemin Þarkýsý’na da esin kaynaðý oldu. Mintaþ bir dile hasret olmanýn, hele hele anadiline bir yasak yüzünden hasret olmanýn ne demek olduðunu gösteriyor. O dilin, masallarýnýn ve þarkýlarýnýn memleket, kültür, köken ve kimlik hasretini de temsil ettiðini incelikle anlatýyor bu filmde.
SOÐUK VE KARANLIK EGEMEN
Köyünü özleyen, oradaki hayatýna dönme olasýlýðýnýn kalmadýðýný kabullenemeyen, oðluyla birlikte taþýndýðý toplu konut alanýnda daha önce yaþadýðý ‘göçmen mahallesi’ Tarlabaþý’ndaki gibi iki çift laf edecek komþusu bile bulunmayan anne, filme adýný veriyor. Dengbejlerin performanslarýnýn kaydedildiði kasetler içinde aradýðý þarký ise onu geçmiþine, gençliðine, devasa bir kentin yuttuðu birey deðil de memleketinde sevilen, önemsenen, mutlu bir kiþilik olduðu döneme baðlayan bir simge. Film boyunca oðlu da her yerde o þarkýyý arýyor annesi için... O þarký kimlik, memleket, tarih oluyor... Filmin altmetnindeki yertsiz yurtsuzlaþma kavramý Kürt köylerinin boþaltýlmasýna iþaret ediyor. Bilip anlayan içinse Tarlabaþý’nýn kurucularýnýn 1924’ten 1986’ya dek nasýl sistematik biçimde yertsiz yurtsuzlaþtýrýldýðýný akla getiriyor.
Film, anneden çok öðretmenlik yapan, bir kýz arkadaþý olduðunu annesine anlatamayan, yeni hayatýna kendi de tam olarak uyum saðlayamayan oðulun öyküsünü anlatýyor. Genç adam, kýzarkadaþýnýn onunla hayatý paylaþma, iliþkilerini resmiyete dökme taleplerine özgür iradesiyle karþýlýk veremiyor... Annesini ömrünün son yýllarýnda mutlu edemiyor; onun þarkýsýný bulamýyor... Saðlýðý iyi olmayan annesiyle ilgilenirken iþe geç kalýyor ve patronunu da memnun edemiyor. Annesi kendisini o küçük apartman dairesinde baþka bloklar arasýnda kapana kýsýlmýþ hissediyor, kendi de annesi, kýz arkadaþý ve iþi arasýnda kalýyor. Onun derdi kaybettiði deðil, henüz bulamadýðý kimlik... Ýki arada bir derede kalmýþ olmasý... Ölmek üzere olan annesiyle anne olmak isteyen kýzarkadaþý arasýnda hayatýn kayýplara, acýlara, hasrete, çeliþkilere, kavgaya raðmen sürdüðünü öðrenme sürecinde bulunmasý...
Mintaþ, filmde pek az ýþýk ve renk kullanmýþ. Güneþli günlerde dýþ çekimler, neþeli ortamlar, parlak renkler hiç yok... Soðuk ve karanlýk egemen... Buna raðmen film kasvetli deðil, sadece hazin bir atmosfere sahip. Annenin, oðluna sarýlýp motosiklet üzerinde yaptýðý yolculuklarda insanýn içine sevgi ve umut doluyor. Hareket, yol almak, bir yerden bir yere gitmek Annemin Þarkýsý’na tempo tutuyor.
FÝLMÝN KÜNYESÝ
Orijinal adý: Klama Dayika Min.
Yönetmen ve senarist: Erol Mintaþ.
Oyuncular: Feyyaz Duman, Zübeyde Ronahi, Nesrin Cavadzade, Aziz Çapkurt.
Yapým: 2014, Türkiye-Fransa-Almanya, 90 dakika