Onurunla roman sat, daha iyi

Eskiden gazeteciler, “Bu onursuz işi yapacağıma, pazarda limon satarım daha iyi” derdi. 

Bazıları, sahil kasabası hayali kurardı.

Sahil kasabasına gidip bar işletecekler... Nevizade’yi kırsala taşıyacaklar. Başkası gelmez ellerinden...

Şimdi, “Roman yazarım” diyorlar.

Öyle ya, kimse ehliyet sormuyor. “Yetkinlik” ve Türkçe hassasiyeti de aramıyor.

Oturur, içinde birtakım siyasal göndermelerin de bulunduğu suyu çıkarılmış bir aşk-meşk öyküsü anlatırsın, kadın ruhunu okşayan bir-iki parlak laf edersin, aralara üç-beş Mevlana repliği serpiştirirsin.

Olur sana roman...

Sonra, eşe-dosta birkaç övgü yazısı yazdırırsın, bir-iki kez televizyon kanalında simanı gösterirsin, “Gezi ruhuna” övgüler düzersin, “zalim diktatöre” verip veriştirirsin...

Tıynetinde oryantalistlik varsa, işin daha da kolay.

Ödül bile alırsın.

Kadın ruhundan anladığını söyleyen zat, fi tarihinde, henüz 10 günlük genel yayın yönetmeniyken Güneş gazetesinden kovulmuş, vaziyeti kurtarmak için de şuna benzer laflar etmişti: “Bir kez daha anladım ki, bu ülkede gazetecilik yapılmaz... Romanıma dönüyorum...” 

Döndü nitekim.

Bir-iki başarısız roman denemesinde bulundu.

Medya desteğiyle çok sattı.

Söylemesi ayıptır, çok da zengin oldu.

Döneceği bir yer bulunduğu için (tabii biraz da bunun güveniyle), iki sene kadar önce de buna benzer bir karar aldı ve “Evladım gibi gördüğüm gazetemi bırakıp, romanıma dönüyorum” dedi...

Evladı gibi gördüğü gazetesinde büyük işler başarmıştı.

Bavul bavul belge yayınlamıştı mesela.

Binlerce insanın hayatını karartmıştı.

Başarıya doymamış, “operadaki mescit hayaletine” saldırmış, tesettür plajlarına savaş açmıştı... “Darbeyle mücadele” gibi kutsal bir görevi ifa ettiği için de, kamuoyundan destek ve anlayış beklemişti.

Bu desteği de fazlasıyla bulmuştu.

İlginçtir, kadın ruhundan anlayan bu zat, aynı dönemlerde, evladı gibi gördüğü gazetesinde burada tekrarlamaktan hicap duyacağımız “Erdoğan güzellemeleri” yazıyordu ve fena halde uçuyordu...

Örnek verelim: “Erdoğan’ın “kalibresine” sahip kim var bu ülkede? Onun cesaretine ve vizyonuna sahip kim var? Kimse yok. Erdoğan, Türkiye’de rakipsiz... Ama artık sadece Türkiye’de değil bence dünyada da önemli liderlerden biri. Başkasını bilmem ama ben Erdoğan’ın bu müthiş girişimini, olağanüstü cesur liderliğini, vizyonunu hayranlıkla selamlayıp bütün gücümle destekliyorum. Erdoğan, ona her zaman yakıştığını düşündüğüm biçimde şövalyece davrandı. Ve bize çok önemli bir gerçeği gösterdi... Eğer bu ülkede küçük bir çocuğun başı derde girerse, bu ülkede o çocuğun yardımına koşacak bir başbakan var. Bu, benim için de, bu ülke için de çok önemli bir güvence.”

Böylesini daha önce okumadınız.

Okuyabileceğinizi de sanmıyorum.

Öyle bir güzelleme ki, insanın, “Sen bu işi bırak. Git onurunla roman sat” diyesi geliyor.

Bu güzellemelerin sahibi, şimdi kanal kanal dolaşıp, Erdoğan’ın ne kötü, ne zalim, ne berbat bir siyasetçi olduğunu anlatıyor... Aralara da, “Yeni bir roman yazdınız. Bize yeni romanınızdan bahseder misiniz?” şeklinde promosyon soruları alıyor...

Fethi Naci olsa, “pazar ola!” derdi.

Hakikaten de pazar ola.