Günlerdir ‘protestocu yeni nesil’ üzerine ‘derin’ analizler okuyoruz. Bu ‘çocuklar’ twitter çocuklarýymýþ, babalarý gibi pasif deðillermiþ, apolitiklermiþ, partiler üstü imiþler vs. Müsaadenizle ben bu yorumlara katýlamayacaðým. Bir kere eylemcilerin apolitik olduklarý iddiasý doðru deðil. Fena halde politikler... Eðer bu gösteriler de siyasi deðilse, siyasi olan nedir ki! Eylemciler siyasi olmanýn ötesinde ileri derecede ideolojikler ve katý siyasi tercihleri var. Talepleri maddi olmaktan çok simgesel ve ideolojik.
Bunu anlamak için meydandaki afiþlere ve atýlan sloganlara bakmak dahi yeterli. Taksim’de, AKM’nin duvarlarýnda Deniz Gezmiþ’in dev posteri sallanýyor, hemen yaný baþýnda “Kes Sesini Tayyip” yazýyor. “Tayip defol” yazýlarý her yerde... Erdoðan ve ailesine dönük küfürler artýk sýradan...
Göstericilerin yeni bir profil çizdikleri de söylenemez. Cumhuriyet mitinglerinden veya 10 Kasým’da Anýtkabir’e yürümek için polisle çatýþan kalabalýktan farklý bir siyasi veya toplumsal profil söz konusu deðil.
Neden þimdi?
Peki, bu durumda fark nerede? Neden gösteriler bu kadar etkili oldu?
Elde edilen nispi baþarýda Hükümet’in ve güvenlik güçlerinin eksiklerinin büyük rolü var elbette. Ancak asýl etken dýþ destek. Türkiye’de hâlâ önemli bir kesim iktidarýn dýþarýdan alýnacak icâzetle ayakta kalabileceðine inanýyor. ABD, Ýngiltere ve Almanya’dan gelen alýþýlmadýk açýklamalar ve Batý basýnýnýn güçlü bir þekilde eylemcilerin yanýnda durmasý iþin rengini deðiþtirdi. Hükümetin sonunun geldiðini düþünen iþ ve medya dünyasýndan bazý kiþiler bile renklerini belli ettiler.
Eylemlerin etkisini arttýran bir diðer etken ise Arap baharý. Türkiye’nin Suriye’deki istekli ve aktif dýþ politikasý Türkiye içinde daha önce hesaplanamayan çatlaklara yol açtý. Yüzlerce yýllýk fay hatlarýndan çatýrtý sesleri gelmeye baþladý. Taksim gösterilerinde o çatlaklarýn büyük katkýsý var.
Suriye’nin bir diðer etkisi ise Ýran, Irak, Hizbullah ve Rusya’yý Türkiye’nin karþýsýnda konumlandýrmasýdýr. Türkiye, Suriye’de bu aktörlere fena halde meydan okudu, o meydan okumanýn karþýlýðý da her geçen gün çýkýyor. Korkarým çýkmaya devam edecek.
Türkiye terbiye ediliyor
Ýlgisiz gibi görünen bir üst halka ise Batý ve Ýsrail’dir. Türkiye Birleþmiþ Milletler’e, NATO’ya, AB’ye Almanya’ya, ABD’ye ve Ýsrail’e karþý çok sert ifadeler kullandý. Bu sözler yenir yutulur türden deðildi ve Türkiye dýþýnda kimsenin telaffuz edemediði sözlerdi. Bunlarýn karþýlýksýz kalacaðýný düþünmek Ankara’nýn en büyük hatasý oldu. Baþka bir deyiþle, bölgesel aktörleri aþan bir üst akýl “artýk yeter” diyor. Türkiye’ye fazla baðýmsýz dýþ politikanýn bedeli ödetiliyor. Sözün özü Mavi Marmara ve diðer meydan okumalarýn faturasý masaya konuyor.
Kýsacasý, ortada büyük bir operasyon var ve siz buna ‘Operasyon Erdoðan’ diyebilirsiniz. Hedefteki kiþi Baþbakan Erdoðan. Gösterileri bu operasyonu yapanlar baþlatmamýþ olabilir, ancak olaylar baþladýktan sonra her anýnda devrede olduklarý da muhakkak.
Elbette göstericilerin tamamýna yakýný samimi insanlar. Görüþleri ve kendilerine göre davalarý var. Samimi olmalarý haklý olduklarýný göstermiyor, ancak gösterileri onlarý ajan da yapmýyor. Ne var ki týpký 1953’de Ýran’da Musaddýk’ýn, 1973’de Þili’de Allande’nin devrilmesi gibi darbe için yine halk kullanýlýyor. Ýran’da halk gösterilerinin arkasýndan Ýngiltere ve ABD çýkmýþtý. Þili’de ise gösterileri yönlendiren ve halký harekete geçirenin CIA olduðu anlaþýldý. Bakalým bu olaylarýn ardýndan kim çýkacak...