Öptük başımıza koyduk!

İbret alanlar için, pek çok mesaj içeren ilginç bir seçim yaşadık. Daha önce esamisi bile okunmayan yüzde 1’ler, çeyrekler ilk kez bir yerde toplandı ve HDP’nin barajı aşması sağlandı. Demirtaş da “emanet” diyor zaten bu oylara. 

Türkiye’nin seçimi bu kez siyasi-ekonomik istikrardan, 13 yıllık tek parti hükümetlerinin devamından değil koalisyondan yana oldu. Aslında beklenmeyen değildi. (http://haber.star.com.tr/yazar/koalisyon/yazi-1031909)

Söylenecek tek şey var: Sandıktan çıkan halk emridir, milli iradedir. Öpmeli başımıza koymalıyız. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi Milletimizin takdiri her şeyin üzerindedir.”

Sonuçlara gelirsek:

- Sandık, parlamenter sistemin neden sıkıntılı olduğunu tecrübe etmeye, başkanlığın gerekliliğini ise düşünmeye bir imkan verdi aslında. Seçime gidildi ve Türkiye’nin bir hükümeti yok! Kaç zamana kadar olmayacağını bilen de yok! Sandığa gidip hükümetini ve başkanını seçmeye -parlamentodan ayrı olarak) yarayan sisteme başkanlık diyoruz. Türkiye bunu düşünecektir.

- AK Parti 13 yıllık iktidarının ardından sandıktan birinci parti olarak çıktı. Hem de en yakın rakibine 16 puan fark atarak. Bu bir başarıdır. Buruktur ancak AK Parti krizi fırsata çevirebilirse alternatifsizliğini Türkiye için de yeniden bir imkana çevirmiş olur.

AK Parti tabanının rahatsız olduğu konular parti yönetimince bilinmez değildir. Açıkların kapatılması, birikmiş safraların, yüklenilmiş kamburların atılması ve tabanın kaygılarının ciddiye alınması gerekmektedir.  

- Seçimin diğer kazananı, AK Parti’yi zayıflatma projesinde yerli-yabancı kaos merkezlerince “Koç başı” görevi verilen HDP’dir. Toplumsal mühendislik projesi olsa da sahici bir öze yani “halka” dayandığı için bir gerçeklik kazanmıştır.

- HDP’nin artık sırtını Kandil’e dayamaktan vazgeçmesi yüzde 13 oyun hakkını vermesi gerekir. Görevi bellidir: PKK’nın silahları gömmesi, çözüm sürecinin selametle neticelenmesi için yapıcı kalıcı katkı sunmak.

- Çözüm sürecinin başlatıcısı, yürütücüsü, tüm Türkiye’yi buna ikna edeni ve hâlihazırda tek garantörü olarak AK Parti’nin bölgedeki dramatik oy kaybı anlaşılmaz değildir. İcraatlardan bağımsız olarak tutturulan söylemlerin ve listelerin gözden geçirilmesi, özeleştiri yapılması lazım gelmektedir.

- 7 Haziran’ın iki kazananı var aslında: AK Parti ve HDP. 2013 başından beri alenen yürütülen Çözüm Süreci’nden sonra iki kez seçime gitti Türkiye ve 30 Mart gibi 10 Ağustos’ta da çözüm sürecinin taraflarını destekledi. Süreç üçüncü kez halk desteğiyle zırhlandı.

- HDP etrafında oluşan ve ona baraj atlatan ittifakın temel hedefi çözüm süreci olsa da bu durum, halkın verdiği desteğin sivil siyaset ve çözüm için olduğu gerçeğini değiştiremez. Muhtemelen Öcalan ilk görüşmede HDP’ye AK Parti ile ittifak kurması ya da uyumlu çalışması yönünde telkinde bulunacaktır. Zaten aksi düşünülemez. Aksi, Öcalan’ın İmralı’ya gömülmesi anlamına gelir ki, HDP’nin omurgası olan doğal tabanı buna rıza göstermez. 

- CHP seçimin tek mağlubudur. İlk kez bir siyasi parti gibi davranmasına ve büyük bir iddia ile seçime girmesine rağmen oy kaybetmiştir. İktidar partisinin oy kaybettiği bir seçimde oy kazanamayan bir muhalefet partisi olmayı başarmıştır. 

- Beyannamesini en geç açıklayan, mitinglerde en erken paydos eden, yeni hiçbir şey demeyen MHP ise durduğu yerde 3 puan almıştır. PKK-HDP siyasi hattının çözüm sürecini suistimal etmesine duyulan tepkidir sebep.

- Tüm algı operasyonlarına, sandığa ayarlı olarak patlatılan bombalara, bölgede PKK’nın halk üzerinden apaçık şekilde baskı kurmasına rağmen, tertemiz bir seçim yapıldıTıpkı önceki seçimler gibi. Daha önce yaygara koparan ve seçim sonuçlarını lekelemeye, halkı aşağılamaya çalışan kesimlerden bu kez ses çıkmaması, onların da demokrasinin kurallarını öğrendiğinin göstergesidir ki bu iyi. Bu durum AK Parti’nin Türkiye’nin normalleşmesine verdiği katkılar hanesine yazılmalı. 

Sandıktan çıkmayan hükümet olasılıkları ise yarına.

Seçimler Türkiye’ye hayırlı olsun!