Hacýlar dönüyor. Biliriz, Arafat “mahþerin provasý”dýr. Statülerden, mal - evlad gibi
güç kudret unsurlarýndan soyutlanmýþ, kefeni hatýrlatan iki parçalýk bez ile Yaradan’ýn huzurunda duruþ.
Mahþer de böyle olacak.
Ve herkese “Ýkra’ kitabek - Oku kitabýný” denecek.
Dil sussa bile eller, ayaklar, hatta deriler tanýklýk yapacak. Herkes kendi hesap defterinin derdine düþecek. Öyle ki kiþi kardeþinden,eþinden, çocuðundan kaçacak.
Orada mutlak þeffaflýk olacak.
Her fiilin içine konan niyetler de ortaya çýkacak.
Düþünüyorum da, baþka baþka Müslümanlýklar yaþýyoruz ve her birimiz diðerimizin Müslümanlýðýný yetersiz görüyor, hatta Ýslam dýþý sayýyoruz. Elbet kendi dini telakkimizden de memnunuz.
Bir grup adam, taa Peygamber aleyhisselatü vesselam zamanýnda sahte bir mescid inþa etmiþ. Kur’an’da o mescid için “mescid-i dýrar - Zarar ve inkar mescidi” hükmü verilmiþ. Ve o mescid yýkýlmýþ. Ama bu hükmü Allah Teala veriyor, Rasulullah uyguluyor. O günün meþru mescidi Kuba mescididir.
Allah Teala Dýrar Mescidi için þu hükmü bildiriyor:
“Bir de zararlý faaliyetlerde bulunmak, küfre yardým etmek, mü’minler arasýna ayrýlýk sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karþý savaþanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardýr. Bunlar, “Bizim iyilikten baþka hiçbir kastýmýz yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah þâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancýdýrlar.” (Tevbe, 107)
Hemen alttaki ayette de meþru mescide iþaret buyuruyor.
“Onun içinde asla namaz kýlma. Ýlk günden temeli takva (Allah’a karþý gelmekten sakýnmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kýlmana elbette daha lâyýktýr. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardýr. Allah da tertemiz olanlarý sever.” (Tevbe, 108)
Burada önemli olan, bir yapýnýn meþru olup olmadýðýný, bizatihi Yaratan’ýn hiçbir þüpheye mahal býrakmayacak þekilde bildirmesidir.
O dönemdeki zihni - kalbi problemlere de ya bir ayeti kerime çözüm getirmiþ ya da Rasulullah’ýn bizzat kendisi.
Sonra farklý yöneliþler geliyor. Bazen siyasi farklýlýklardan, bazen baþka sebeplerden... Öyle ki daha Rasulullah’tan sonra gelenilk on yýllarda mü’minler arasý savaþ çýkýyor, ölenler oluyor... Ve farklýlýklar, zaman içinde inanç meselelerini de içine alan “dini mahiyet” kazanýyor. Farklýlýklarýn inanç meselelerini de içine alýr hale gelmesi, kiþilerin din içinde kalýp kalmamasý tartýþmasýný da beraberinde getiriyor. Çünkü bir insanýn, dinen yasaklanmýþ bir iþi yapmasý onu günahkar yapsa da dinden çýkarmýyor, ancak inanç meselesindeki sapma, din ile olan ana baðý sarsýyor ve “Kiþi dinden çýktý mý çýkmadý mý?” sorularýný sorduruyor. Fýkýh, Kelam ilimleri bu tartýþmalarýn külliyatý ile doludur.
Bugün:
Türkiye’nin içinde yaþadýðý hadiseler.
Ýslam dünyasýnýn içinde yaþadýðý hadiseler.
Kendi durduðu yeri kutsayan ve tüm “Öteki Müslümanlar”ýn üstünü çizen anlayýþlar. Savaþa, ölüp öldürmeye kadar uzanan yok saymalar...
Ne dersiniz, ne olacak bizim halimiz mahþer ortamýnda, “Malik-i yevmiddin”in huzurunda? Hangimizin dünyada iken yaþadýðý ve baþka mü’minlere karþý savaþa soyunmayý meþru kabul ettiði “yol” Yaratan (c.c.) tarafýndan da meþru görülecek?
Bu sorunun cevabýný oraya býrakmanýn derin bir yanýlgý olacaðý muhakkak. “Yanýlmýþým” dediðinizde, dünyada iken hukukunu çiðnediðiniz mü’minler - insanlar için ödenecek bedeli taþýmak kolay deðil.
Bu soruyu bu dünyada iken sormalý ve hem kendi içimizde hem birlikte hareket ettiðimiz yapýlarda sýhhatli bir yol tutmaya, baþkalarýný yargýlarken de, Allah’ýn huzurunda savunulabilir hükümler vermeye itina etmeliyiz.
Mü’min kardeþini gýyabýnda olumsuz þekilde anmayý “Onu öldürüp etini aðzýnda çiðnemek” olarak tanýmlayan bir Kitabýmýz var. Ya onu açýkça öldürmenin savunmasý yapýlabilir mi?
Ben mahþer aydýnlýðýnda yaþamak diyorum. Ya da orada savunulabilir iþler yapmak...