Ordu -yine- darbeci olur mu?

Hakan Albayrak haklý. Türkiye’nin geniþ tabanlý, çoðulcu demokrasiye sahip olmasýný, iç bünyesine yerleþtirilmiþ Kürt sorunu baþta tüm sorunlarýný çözmesini arzu edenlerin “müteyakkýz” olmasý gereken bir dönemden geçiyoruz. Ýzliyoruz, “milli irade”ye darbenin nereden geleceði, “siyaset mühendisliði”nin kimin, hangi garip ittifaklar tarafýndan yapýlacaðý belli deðil. Düne kadar yanyana gelmeleri mümkün görülmeyen toplumsal/siyasal örgütlenmelerin bir anda dirsek temasýna geçtiði garip bir dönemden geçiyoruz.

Adýný açýk koymakta yarar var: Yasama-yürütme-yargý üçgeninde doðmuþ bir “devlet krizi” ile karþý karþýyayýz!.. Devletin kurumlarý arasýnda büyük bir sorun var, bu kurumlarýn içinde yerleþik örgütlenmeler ile siyasi otorite ciddi bir mücadele veriyor. Her sabah, normal demokrasilerde yaþanmasý olaðan kabul edilmeyecek tartýþmalara uyanýyoruz. Bu, normal bir durum deðildir, bünyesinde, anti-demokratik çözümler üretmeye meraklý lobileri harekete geçirebilecek aðýr riskler taþýyan bir ortamdýr.

Oysa, “millet” için ortak hedef bellidir: Milli iradeye sahip çýkmak, onun üzerinden þu veya bu unsurun oynamaya çalýþtýðý oyunlara “dur” demek, yasama ve yürütmeden de “demokratik reformlarýn” devamlýlýðýný talep etmek.

Önce de söyledim, tekrar ediyorum, yaþanýlan bu krizden çýkýþýn tek yolu, demokrasinin üzerine gölge düþürecek adýmlar atmak deðil, “daha fazlademokrasi”nin yolunu açmaktýr.

Darbe tehdidi þekillenir mi?

Milli irade açýsýndan bir “komplo” olarak deðerlendirilen yargý merkezli ataklar krizi derinleþtirecek boyuta ulaþtýðýnda, Türkiye’nin “geleneksel güç” odaklarý “durumdan vazife” çýkarýr mý? Hakan Albayrak’ýn bu konudaki hassasiyetine katýlýyorum fakat, onun kadar yüksek endiþe taþýmýyorum.

Yaþanýlanlar, Türk Silahlý Kuvvetleri’nin, 2008’den bu yana izlediði “kurumsal strateji”nin, esas olarak geçmiþin izlerini hýzlý bir þekilde silmeye dönük olduðunu gösteriyor. Mensuplarý, çeþitli davalar nedeniyle tutuklanýr, hatta bir Genelkurmay Baþkaný, “silahlý çete lideri” olmaktan yargýlanýrken, sessiz kalan, hukuki sürece müdahale etmeme konusunda yüksek hassasiyet gösteren TSK’nýn, ana hedefinin ne olduðunu þimdi daha iyi anlýyoruz. Soðuk Savaþ yýllarýnda üç darbe yapmýþ, bu darbelerin kendisine kazandýrdýðý vesayet gücü sayesinde siyasete müdahaleleri ile tanýnmýþ bir kurumun, 6 yýl gibi kýsa bir süre içinde, dünyada, demokratik hukuk devleti kurallarý ve demokrasiye baðlý askeri yapýlanma olarak algýlanýr hale gelmesi dikkat çekicidir.

Siyaset böyle bir týlsýmlý kavramdýr. Bir kiþi veya kurumun üzerine gidersiniz, muhatabýnýz farklý bir manevra ile kendisi için çok zor bir durumdan hiç beklemediðiniz bir sonucu çýkarabilir.

Özellikle Soðuk Savaþ yýllarý hayli tartýþmalý bir kurum olarak TSK’nýn, bugün kamuoyunun önüne “maðdur kurum” olarak çýkmýþ olmasýný, herkesin çok iyi deðerlendirmesi gerekir.

Bu nedenle, TSK’nýn tam, iç ve dýþ kamuoyunda yakaladýðý bu geliþmenin ardýndan, Ankara’daki zýrhlý birliklerinin motorlarýný çalýþtýracak bir adýmý atabileceðine inanmýyorum.

Önemli bir aný

Bir dönem, 1990’lý yýllarda, Türkiye’ye bir iç savaþ kabusu yaþatan terör dalgasýnýn hakim olduðu ortamda yürüttüðüm medya yöneticiliði nedeniyle, NATO’nun “Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi”nde “Terörle mücadele vemedya” seminerleri verdim, dünyanýn dört bir yanýndan gelen subaylara, medya iliþkilerinde yapabilecekleri hatalarýn muhtemel sonuçlarýný anlattým. Tesadüf, 2007 yýlýndaki seminerim, 27 Nisan internet muhtýrasýndan bir gün sonraydý, beni, önce Merkez Orduevi’nde kýsa süre misafir ettiler, sonra seminer binasýna götürdüler. Orduevi’nde bir albay, bir yüzbaþý ve bir binbaþý ile kahve içerken, dayanamadým, “Þimdi ne oldu, siz, hükümete bir muhtýra mý vermiþ oldunuz” dedim. Üç subaydan aldýðým yanýtý o günün akþamýnda bugün AK Parti milletvekili olan meslektaþým Þamil Tayyar’la paylaþtým, þimdi ilk kez yazýyorum: Bu durum bize yakýþmadý. Biz muhtýralar veren bir kurum olmaktan çýkmak, NATO bünyesindeki diðer ordularýn demokrasi standartlarýný yakalamak zorundayýz, bu tür uygulamalar bizleri, býrakýn Yunan’ý, Bulgar’ýn bile gerisine düþürüyor...

O “muhtýra”nýn orta yerde kalmasýnýn bir nedeni siyasetin ve sivil toplumun kararlý direniþi, bir nedeni de, TSK kadrolarýnda þekillenmiþ bu ortak akýldýr.

TSK’nýn mensuplarý, son 6 yýlda, yeni serüvenlerin insanlarý olmadýklarýný gösterdiler, davalardaki “kurunun yanýnda yaþ da mý yandý” tartýþmalarý ise yargýnýn büyük ayýbýdýr...