Ordu’nun dereleri yukarı doğru aktı

Galatasaray geçen haftaki 3-0’lık Akhisar galibiyetinden sonra, abartılı övgüler almıştı. Rakip, pamuktan yumuşak tavrıyla hiçbir varlık gösterememiş; hatta neredeyse faul bile yapmamıştı. Fırsatçı medyamız, tabeladaki skora bakıp  gerçekçi olmayan methiyeler düzmüştü.

Orduspor, Galatasaray’ın karşısına dikilerek çıktı. Daha oyunun başından itibaren, pençesini göstermeye niyetliydi. Cesaretinin ödülünü, jeneriklik bir golle epey erkenden aldı. Yani 1-0 öne geçiş, rastlantıya ya da bir anlık sürprize dayalı değildi. Evsahibi takım; sahaya iyi yayılıyor, Galatasaray’ın organize olmasını presiyle önlüyor, pozisyon vermiyordu. Düşünün ki; sarı-kırmızılılar ilk ciddi girişimini ancak 33. dakikada yapabildiler. Onda da, Burak’ın kalecide kalan cılız bir şutu vardı. 

***

Galatasaraylı futbolcuların, ikili mücadelelerde hep yerde kalan taraf olması dikkat çekiciydi. Melo’daki güç kaybı da, açıkça göze batıyordu. Çünkü hep yerdeydi.

Takım genel olarak durgun (Hatta kötü) olduğu için; Hamit’in daha 18. dakikada sakatlanarak çıkması, önemli bir kayıp gibi görünmedi. Varlığı ya da yokluğu, bir anlam ifade etmedi.

İkinci yarı ile birlikte her şey değişti sandık. Çünkü Galatasaray; miskin ve hımbıl futbolundan arınmış; kanatlardan rakibini zorlayan bildik kimliğine yaklaşmış gibiydi.. Buna rağmen, golü ilk kaçıran Stancu ile Orduspor oldu. Ancak 68’de skoru ikiledi.

Bu gol öncesinde; Ebue’nin pozisyonunda penaltı beklendi ama, bana göre ağır bir karar olurdu.

***

Akhisar’ın tam saha ve tam süre hiçbir şey yapmadan Galatasaray’a teslim olduğu maçta alınan abartılmış övgüler; ters tepki yarattı. Konsantrasyon kaybı, oyun ciddiyetini  darmadağın etti.