Medyanın sosyal medyanın gündemine her gün onlarca yardım çığlığı düşüyor. İnsanlar kendilerinin ya da bir sevdiklerinin organ yetmezliği yaşadığını, organ nakli olmazsa fazla yaşamayacağını, zamanın daraldığını anlatıyorlar feryat figan.
Durumun vahametini ve aciliyetini en iyi onlar biliyor çünkü.
Halen Türkiye’de 1215 kişinin kalp yetmezliği sebebiyle her gün biraz daha öldüğünü, koca yürekli bir bağışçının yapacağı güzellikle hayata geri dönmeyi umduğunu biliyor musunuz?
Bu 1215 kişinin arasında üç yıldır nakil bekleyen 10 yaşındaki Neslihan da var, iki yıldır çantasında kalp destek cihazı taşıyan 15 yaşındaki Baran da.
Yaşıtları gibi yaşamayan çocuklar bunlar. Koşup zıplamıyor, enfeksiyon geçirip ameliyat oluyor ve aylarca hastane yatıyorlar. Acıdan ve korkudan ibaret bir hayat yaşadıkları.
Aynı şekilde her yaştan 2397 hasta karaciğer, 141 hasta akciğer, 291 hasta pankreas, 23 bin hasta ise böbrek yetmezliği sebebiyle organ nakli bekliyor ülkemizde.
Ömürlerinin kısaldığını bilseler de doğan her yeni güne korkunun yanı sıra umutla uyanıyorlar.
Onlar için hayatı yeniden başlatacak olan umut, bir başkasının, bir bağışçının beyin ölümünün gerçekleşmesi.
Bir vücutta biten hayat, başka vücutta yeniden başlıyor.
Ölenin vücudundan alınıp hastanın vücuduna nakledilmezse kısa sürede çürüyüp toprak olacak organlar, organ yetmezliği yaşayan ve o nakil yapılmazsa kısa süre sonra ölecek olan hastanın vücudunda yeniden çalışmaya başlıyor. Müthiş bir şey!
Üstelik hayatını kaybeden kişi yaptığı bağışlarla birden fazla insana birden hayat verebiliyor. Ne büyük imkan!
Peki, durum ne? 27 binden fazla hasta organ bekliyor ama ne kadar bağışçı var? Bağışçı olabilmenin şartları ne? Nakil ameliyatları bağışçı için de, alıcı için de hangi şartlarda yapılıyor? Bu işin koordinasyonu nasıl yapılıyor? Dinimiz bu işe ne diyor?
Bunları ve daha fazlasını en sağlıklı bilgiyi alabileceğim kişiye, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Doku, Organ Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Daire Başkanı Dr. Fatih Kacıroğlu’na sordum.
Kacıroğlu Türkiye’nin doktor ve hastane açısından çok iyi durumda olduğunu, 86 hastanede organ nakli yapıldığını ve pandemi döneminde de nakillerin başarıyla yapıldığını söylüyor.
Canlıdan organ nakillerinde (karaciğer ve böbrek) dünyanın en hacimli ülkesi olduğumuzu, en büyük karaciğer nakil merkezi ve enstitüsünün Türkiye’de bulunduğunu aktarıyor. Üstelik çocuklara uygulanan böbrek ve karaciğer nakillerinde de en iyi rakamlara ve yaşam oranlarına sahibiz.
Kacıroğlu’nun verdiği bilgilere göre ülkemizde “bağış kartı” alarak ölümünden sonra organ bağışına onay verenlerin sayısı 563 bin 802.
2019 yılında toplam 2309 beyin ölümü gerçekleşmiş. 619’undan organ bağışı alınmış. Hasta yakınları sevdiklerini kaybetmenin acısını yaşarken bile doğru bir kararla bağış için onay vermişler.
Organ bağışı yapmanın birkaç yolu var. İlkinde kişi sağlık birimlerine başvurarak bağış kartını alıyor ve hayattayken ölümünden sonra yapacağı iyiliğin tadını çıkarıyor.
Bir diğeri, sadece karaciğer ve böbrekte mümkün olan canlıdan nakiller. Bir diğerinde ise Allah geçinden versin, beyin ölümünüz gerçekleştiğinde yani tıbben “ex” olduğunuzda ailenizin rıza vermesiyle organlarınız bağışlanabiliyor.
Kimler organ bağışında bulunabiliyor? 18 yaşından büyük ve akli dengesi yerinde olan herkes. Mahallenizdeki sağlık merkezine giderek bile bağışta bulunduğunuzu bildirebiliyorsunuz. Sonradan karardan dönmek de mümkün.
Organ bağışında dikkat ve riayet edilen tek şey “rıza”. Kişinin rızası, ailenin rızası olmadan nakil gerçekleşmiyor, kimse buna zorlanmıyor.
Peki, sistem nasıl işliyor?
Ulusal koordinasyonla. Türkiye 9 ayrı bölgeye ayrılmış. Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir ve Samsun. Ülke genelinde herhangi bir hastanede beyin ölümü gerçekleştiğinde bölge koordinatörleri donöre/vericiye ait bilgileri hızla merkeze iletiyor. Merkez vakit kaybetmeden bu bilgilerle ülke genelinde organ ve doku bekleyen hastaların bilgilerini tarıyor. Nakilde acil müdahale sıralaması ve organ uyumu kriterleri dikkate alınıyor.
Dağıtımın nasıl yapılacağını ise alanlarında ve organ naklinde uzman üyelerden oluşan “bilimsel danışma komisyonları” belirliyor.
Ülkemizde organ nakli olan hastalardan hiçbir ücret alınmıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes tek kuruş dahi ödemeden hem nakli ameliyatını hem de nakil sonrası takip ve tedavileri içeren hizmete rahatlıkla ulaşabiliyor.
İslam’ın organ nakline bakışı tereddütsüz şekilde net. Organ bağışında bulunmak da, nakil ameliyatı olmak da dinen caiz ve tavsiye de ediliyor. “Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibidir” (Maide/32)
Geç olmasını, hayatta yapmak istediklerimi yapabilmiş olmayı dilerim ama o kararı ben de verdim. Çok önceden aileme vasiyet ederek yaptığım organ bağış kararımı resmileştirdim ve organ bağış kartımı Dr. Fatih Kacıroğlu’nun elinden aldım.
Ölümümden sonra hiçbir işe yaramayacak, hızla çürüyecek çok kıymetli organlarımı organ bekleyen kardeşlerimi hayata döndürmesi için gönül rızamla bağışladım. Kuş gibi hafifledim.
Ölümümüzden sonrasını planlamak ve organ bağışlamak insanın hayatta iken yapabileceği en doğru ve en güzel şey sanırım.
Duran kalbim belki bir çocuğun göğsünde yeniden çarpar, onun hayata dönmesine, koşup oynamasına, ailesinin gözyaşlarının dinmesine yardımcı olur, belli mi olur.