Kimi gazetelerin ‘CHP’nin Haburu’ dediði milletvekili kaçýrma olayý ve sonrasýnda yaþananlar, gerçekten CHP’nin böyle bir olayda bile nasýl savrulduðunu, sarsýntý geçirdiðini gözler önüne seriyor. Hüseyin Aygün’ün belki de ilk açýklamasýna yönelik tepkiyi azaltmak için yaptýðý bir kýsým deðerlendirmeler, özellikle PKK ve BDP’nin bölgedeki baskýsýna dair eleþtiriler haklýlýk payý taþýyor. Ancak eylemin olumsuzluðunu azaltmaya ve silahla daða adam kaçýran teröriste masumiyet kazandýrmaya yönelik ifadeler toplumda rahatsýzlýða sebep oluyor. Gerçekleþtiði zaman bu eylemi küçümsemek nasýl yanlýþ idiyse, sonrasýnda vahametini zayýflatmaya çalýþmak da ayný þekilde yanlýþtýr. Daðdakilerin býkkýnlýðý ve bu iþin bitmesine yönelik temennileri de elbette önemlidir. Ama bu mesaj, PKK’nýn vermek istediði mesaj olarak kabul edilemez, çünkü Kandil’deki elebaþlarýndan gelen mesajlar tam tersi mahiyet taþýmakta, terörün devamýný vurgulamaktadýr.
BDP için silah zoruyla, baský ve tehditle siyasi fayda üretmeye çalýþan PKK, bir yandan bölgedeki alternatif siyasi hareketleri devredýþý býrakmaya, onlarý korkutarak kaçýrmaya çalýþýyor, diðer yandan kendi þemsiyesi altýna toplayabileceði marjinal sol gruplar, Kürt oluþumlar ve Alevi yapýlanmalarý kendi potasýnda eritmeye çalýþýyor. Kendi liderliðinde ‘Blok oluþturma’ çabasý, diðer gruplarý etkisizleþtirmeyi ve alternatif olamayacak silik hareketler olarak eritmeyi amaçlýyor.
***
Son hadise, Alevi Kürtler üzerindeki inisiyatif mücadelesini ortaya koyuyor. Güneydoðu’nun neredeyse tamamýnda ciddi bir varlýk gösteremeyen CHP’nin Tunceli’deki varlýðý, Kürt’ün solcu-saðcýsýný da, Alevi-Sünni’sini de kendi kontrolü altýna alma gayreti içinde olan PKK’yý rahatsýz ediyor. AK Parti teþkilatlarý üzerinde devam eden baský ve þiddetin bir an için CHP’ye yönelmesi ise terörün siyaset kurumu üzerinde baský kurmasý þeklinde gündem oluþturuyor. Oysa bölgede AK Parti’yi hasým, düþman ve rakip olarak gören, ona karþý kirli mücadele yürüten bir terör örgütü var. Bu örgüt, Kandil’den gelen açýklamalarda da görüldüðü gibi eskiden devleti hedef gösteriyordu, þimdi AK Parti’yi hedef olarak konumlandýrýyor, bölgedeki en güçlü siyasi partiyi bitirmeye çalýþýyor. AK Parti teþkilatlarý, milletvekilleri ve seçmenleri ise takdir edilecek bir mücadele ortaya koyuyorlar ve Türkiye’nin bütünlüðünün tutkalý olarak çok önemli bir misyon görüyorlar.
Aygün’ün kaçýrýlmasýnýn ardýndan PKK’nýn hedef kitle olarak gördüðü bir kesime yönelik böyle düþmanca davranýp davranmayacaðý meselesi gündeme getirildi. Hatta Aygün’e “kibar ve dostane davranýldýðý” gibi söylemlerüzerinden örgüte yönelik olumsuz bir görüntü oluþturulmamaya çalýþýldý. Oysa biliyoruz ki, PKK türü örgütler öncelikle kendi hedef kitlesi üzerinde baský ve þiddet uygularlar, onlara yönelik korkutmayla zemin kazanmaya çalýþýrlar.Terör saldýrýlarý Türklerin canýný yakmaya yönelik olduðu gibi baský ve korku uygulamalarý Kürtleri etkisi altýna almaya yöneliktir. Nitekim bugün bölgede yolu kesilen, haraç alýnan, þantaj yapýlan, tehdit edilen insanlar Kürt’tür. PKK gibi örgütler alanda hakimiyet kurmak için ‘sevgi’ temelinde deðil ‘korku’ temelinde hareket ederler. Baðlýlýk ise ideolojik ve siyasi söylemlerle oluþturulmaya çalýþýlýr. Örgütün Güneydoðu’da kendisine müzahir bir kitle oluþturmasýnda bu ‘korku politikalarýnýn’ büyük etkisi vardýr. Bu yüzden geçmiþte birçok hükümet korkuya dayanan devlet politikalarý hayata geçirmeye çalýþmýþ, halký daha fazla korkutanýn daha etkili olacaðý düþünülmüþtür. Ýki korku arasýnda kalan insanlar, son dönemde PKK’nýn tek taraflý baský ve þiddetine maruz kalmýþ, devlet ise KCK operasyonlarýyla bunu kýrmanýn mücadelesi içinde olmuþtur. AK Parti iktidarý topluma karþý korkuyla deðil sevgiyle hareket etmekte, örgütün baský ve þiddetini kýrmak için örgüte yönelik bir mücadele ortaya koymaktadýr.
Bildiði tek yöntem silah ve zorbalýk olan örgüt, Tunceli’de de ayný stratejiyi uygulamýþ, daða adam kaldýrarak gözdaðý vermiþ, ‘ayaðýnýzý denk alýn’ uyarýsý yapmýþtýr. Kaba kuvvetle korku yaymaya çalýþan bir örgüte dostluk mesajlarýyla karþýlýk vermek geçmiþte de denenen ama tam tersi sonuçlar doðuran bir durumdur. Canavara þefkat göstermek, sadece canavarýn iþtahýný ve þýmarýklýðýný artýrmýþtýr.
Bu yüzden örgütün bu tarz bir eylemle bu kesim üzerinde antipati oluþturacaðýný düþünenler meseleye yanlýþ yerden bakmýþ olurlar. Elbette PKK, millet iradesini temsil eden bir siyasetçiyi kaçýrmakla hem uluslararasý toplum nezdinde, hem de bölgedeki demokratik duyarlýlýðý olan sivil toplum örgütleri nezdinde tepki uyandýracak, aleyhine olacak bir eylem yapmýþtýr. Ama PKK gibi örgütler bu eylemlerin bölgede kurmaya çalýþtýðý otoriteye nasýl katký yapacaðýna bakarlar. Diyarbakýr’ýn göbeðinde sivilleri hedef alan bombalý saldýrýlar sonrasýnda da haklý olarak örgütün prestij kaybedeceði vurgulanmýþtý. PKK gibi terör örgütleri sivil öldürerek prestij kaybetmekle korku salarak otorite oluþturmak arasýnda kaldýklarýnda pekala ikincisini önemseyebilmekte, taktik fayda gördükleri adýmlarý atabilmektedir. Bu noktada ise sevgi deðil, korku yayma temel stratejidir. ‘Sevelim sevilelim’ türü söylemler PKK’nýn bu stratejisi açýsýndan karþýlýðý olmayan laflardýr.