Örgüt şimdi ne yapar?

Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır çıkarması, büyük bir siyasi hamledir. Hamlenin siyasi olması seçime yönelik bir anlam taşımaktan ziyade çözüme yönelik bir iradeyi ifade etmektedir. İçiçe geçen siyasi mesajların özünü barış, kardeşlik ve demokratik çözüm oluşturmaktadır.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan ziyaret ve BDP’lilerle yaşanan sıcak sohbet, diyalog anlayışına güç katmıştır. Sadece Diyarbakır’da değil bölge şehirlerinde popularitesi olan Baydemir’in Başbakan’ı havaalanında öperek karşılaması ve samimi tavırları geçmişte oluşan buzları eriten bir sıcaklıktaydı. Örgütün baskısı sebebiyle toplu nikah töreninde nikah kıymaya gelememesi de bir o kadar hazindi...

Kürtlüğü ve bu meseledeki dava adamlığı tartışılmaz olan Barzani’nin ziyarete katılması ve sürece yönelik destek mesajları vermesi başka bir önemli hadiseydi. Başbakan’la birlikte otobüsten halkı selamlamaları klasik diplomasinin ötesinde daha derinlikli bir işbirliğinin tezahürüydü. Başbakan Erdoğan da konuğuna jest yaparak Irak’ın Kuzeyindeki Yerel Yönetim gibi zorlama tabirler yerine Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı sıfatını kullandı.

Diğer önemli hadise Şivan Perver’in Türkiye’ye dönmesi ve böyle önemli bir organizasyonda sürece destek mesajları vermesiydi. Kürt hakları konusunda ne kadar büyük bir mücadele ortaya koyduğu bilinmesine rağmen örgütün belli dönemlerde Perver üzerinde baskı kurması çok büyük bir haksızlıktır. Bir Diyarbakırlı Perver’in gelişini şöyle özetledi: “O bu hareketin fitilini ateşleyen, toprağa atılan tohumları sulayan kişidir. Mücadele ruhu onun şarkılarıyla gelişti. Şimdi onun gelmesi ve çözüme vurgu yapması, yadsınamaz bir kırılma meydana getirecektir”. Perver’in halk üzerindeki etkisi sanıldığından daha büyük görünüyor. Onun değişen şartlara ve yeni Türkiye’ye güven deklare etmesi kesinlikle farklı bir etki yapacaktır.

Başbakan’ın Diyarbakır ziyaretini çözüm sürecine ivme kazandıracak, sıçrama yaptıracak bir gelişme olarak görmek gerekir. Barzani’nin ve Perver’in verdikleri mesajlarda bu yönde algılanmalıdır. Buna rağmen BDP/örgüt canibi ciddi bir şaşkınlık, kafa karışıklığı ve afallama içinde meseleye yaklaşmıştır. Halkın büyük bir kesimi yaşananları olumlu karşılamıştır. BDP ve örgüt içinde de meseleyi olumlu algılayanların sayısı fazladır. Ancak çelik çekirdek bundan rahatsızlık duymuş ve siyasi hesaplarla bir karşıtlık içine girmiştir. Diyarbakır belediyesine gelen BDP’liler (Türk, Sakık, Zana) gibi diyalogtan yana olanlardır. Benim gözlemim, örgüt korku ile umut arasında ne farklı yerlere savrulmaktadır. Bir yanda Barzani ile Rojava konusunda bir gerginlik ve mücadele yaşanmakta, diğer yanda ‘acaba muhataplık el mi değiştiriyor’ kaygısına düşülmektedir. Başbakan’a prim yaptırma endişesi de buna eklenmektedir. Barzani’ye karşı geliştirilen saygısız söylemler bu korku ve kaygıya dayanmaktadır. Ama aynı zamanda Barzani’nin anlamı ve mesajları sürece ivme kazandırmakta, çözümün hızlanması başka umutları filizlendirmektedir.Kaygı ile umut arasındaki bu paradoksu muhtemelen Öcalan da yaşıyor olabilir. Biraz öne çıkan aktörlere karşı ne hissettiğini, nasıl hakaretler yağdırdığını bildiğimiz Öcalan’ın böyle görkemli bir siyasi gösteride boy gösteren isimlere karşı neler hissedeceği de tahmin edilebilir. Ancak toplamda yaşananların bizi çözüme yaklaştırması nihai sonuç  çısından bir anlam ifade ettiğinden buna karşı fotoğrafın bütünü de ıskalanmayacaktır. Siyasi polemikler ve tartışmalar hep küçük resimle ilgilidir, büyük düşünenler nihayetinde büyük resme bakmayı ihmal etmezler.

Kandil muhtemelen bugün-yarın küçük resme bakarak bazı değerlendirmeler yapacak, hem Barzani’ye yönelik zehir zemberek, hem de Başbakan Erdoğan’ın adımlarına karşı kin kusan söylemlerde bulunacaktır. Halkın ilgisinin önünü kesmek ve AK Parti’nin bölgede gündemi şekillendirmesini engellemek için bir duvar örmek istenecektir. Ayrıca Rojava bağlamında Barzani’ye karşı verdikleri inisiyatif mücadelesinin bir gereği olarak da onu tezyif edici yaklaşımlarda bulunacaklardır. Ziyarete destek veren BDP’liler Suriye meselesiyle Türkiye’deki meseleyi ayrı zeminlerde tutarak daha rasyonel bir tutum takınmışlar ve çözüm sürecini diğer yaşananlara kurban etmemek gerektiği algısını güçlendirmişlerdir. Kandil meseleyi başka bağlamlara çekerek değerlendirme yaptığı ve küçük düşünerek gerilim ürettiği sürece çözüme gölge etmiş olacaktır.

Başbakan Erdoğan cesur ve reformcu lider özellikleriyle oyun kurucu olduğunu bir kez daha göstermiştir.