Örneklerle bir sefaletin panoramasý

Þu yaþadýðýmýz kriz, bizi hem büyük felaketlerin sýnýrýna getiriyor hem de bize yeni bir dünyanýn kapýlarýný açýyor. Dün Ýstanbul ve Ankara’da olanlar, aslýnda geride kalan Türkiye’nin görüntüleriydi; bunlar, ne bugünü ne de yarýný anlatýyor. Türkiye’de AK Parti’ye, özellikle de Erdoðan’a muhalefet yaptýðýný sanan ama büyük ölçüde, kendilerini ve ülkeyi geriye götüren bir nefreti üretmekten baþka bir ‘þey’ yapmayan çevreler, dün kitlesel bir demokratik gösteri ile AK Parti’nin, yerel seçimler öncesi, Yenikapý’da yaptýðý büyük kitlesel gösteriye cevap verebilirlerdi ve bu cevap da, onlar için yeni birleþik-demokratik muhalefetin baþlangýcý olabilirdi, üstelik bunun 1 Mayýs günü olmasýnýn da, ayrý bir anlamý olabilirdi. 

Ama sorun þu galiba; bu çevrelerin zaten bu ülkede birleþik-demokratik meþru bir muhalefet örmek gibi bir dertleri yok.

Bunu biliyoruz...

Bu ülkede, artýk çok eski sayýlabilecek, iktidarý meþru alan dýþýndaki cepheye çekip, burada duruma, iktidarý da aþan bir devlet gücünün müdahale etmesine yol açmaya dayalý bir stratejiye dayanýyor muhalefet çizgileri... Bu açýkça darbe stratejisidir ve bu strateji, Türkiye için çok bildik bir temel yoldur.

Þimdi CHP’nin ve nasyonel-solun en kýytýrýk gruplarýnýn taklit ettikleri bu strateji, 12 Eylül öncesi, darbe ile süreçten kârlý çýkacaðýný bilen tekelci sermaye ve onun devlet içindeki karanlýk güçleri tarafýndan aynen uygulandý.  

Zaten vesayet altýndaki koalisyon hükümetlerini, iyice iradesiz býrakmaya ve iç savaþý yukarý týrmandýracak her türlü iþi yapmaya ve meþru alandan çýkmaya zorlayarak, iç savaþýn ve bunun sonucunda darbenin kapýsýný açtýlar. 

Bugün, o günlerden çok daha fazla, demokratik muhalefet geliþtirmeye dönük dinamikler ve imkanlar mevcut, ama nedense, yine baþta CHP olmak üzere, muhalif olduklarýný iddia eden bir çok grup -þimdi bunlara Gülen örgütlülüðü de katýldý- týpký 12 Eylül öncesinin kontr-gerilla yapýlarý gibi illegal, karanlýk darbeyi amaçlayan bir strateji ile ülkeyi iç savaþa götürmek istiyorlar. 

Baþarý þansý olmayan bir yol...

Ama bu stratejiye cevap almalarý ve baþarýya ulaþmalarý artýk imkansýz. Çünkü hem Türkiye o Türkiye deðil, hem de küresel þartlar, o yýllara göre, siyah-beyaz gibi, çok farklý.

Bakýn bugün artýk birer kontr-gerilla zihniyeti ile ‘muhalefet’ yaptýklarýný sanan bu çevreler kendilerini yoksulluktan kýrýlan, orta sýnýfýn tamamen ortadan kalktýðý, iktidarýn, iktidarýný ancak zor ve baský ile devam ettirdiði bir Türkiye’de yaþadýklarýna inandýrmýþ durumdalar. Þunu kabul ediyorum; bugünkü Türkiye, þimdiye kadar, ekonomik ve sosyolojik olarak en altlarda gezinen sýnýf ve zümre ve etnik yapýlar için bir cehennem deðil ama 12 Eylül öncesinin ve ikibinli yýllara kadar devam denen 12 Eylül rejiminin oligarklarý için giderek bir cehennem olmaya gidiyor. Onlarýn geride býraktýklarý, Türkiye’nin þimdiye kadar birikimini, emeðini yansýtan büyük aðýr sanayi tesisleri, medya imparatorluklarý, barajlar, limanlar, enerji santralleri tam þimdilerde yeni Türkiye’yi inþa etmeye aday kiþi ve kurumlarca tek tek devralýnýyor. 

Cehennem zalimler içindir...

Evet Türkiye’de bir cehennem var ve olmasý da gerekiyor ama bu cehennem, eski lümpen, yaðmacý burjuvazinin cehennemi... Onlarýn bu cehennemi, bize yeni bir dünyanýn kapýlarýný açar mý, bu da bize baðlý ama tam þimdi AK Parti’den bile daha çok Erdoðan’a nefretle ‘muhalefet’ ettilerini sanan bu kontr-gerilla zihniyetindeki darbeci cephe, iþte tam da eski oligarklarýn ellerindeki aðýr sanayi tesisleri, araziler, limanlar, stratejik medya ellerinden gidiyor diye ayaklanýyor. Ama bunun çaresi yok; ok yaydan çýktý... 

Soðuk Savaþ bitti; Japon askerleri! 

Bu kontr-gerilla zihniyetli cephenin ikinci en büyük yanýlgýsý da, dünyanýn hâlâ eski soðuk savaþ dönemindeki, çift kutuplu dünya olduðunu sanmalarý... Bunun için Esad’ý Sovyet zamanýndan kalmýþ, ABD emperyalizmine direnen bir kahraman falan sanýyorlar. Chavez’i emperyalistlerin hasta edip öldürdüðüne inanýyorlar. Putin’i, Stalin sananlara bile rastladým ki, yakýnda göreceksiniz, CHP, týpký Esad’a gösterdiði ilgiyi Putin’e de gösterecektir. 

Küresel krizin dinamiklerini, Avrupa’yý ise kesinlikle bilmiyorlar. Bunun için eski Doðu Alman, faþist bir rahibi demokrasi kahramaný falan sanýyorlar... Almanya Cumhurbaþkaný’nýn, önceden, Alman devleti planlamadan ve bir stratejinin ürünü olmaksýzýn, öyle sýrf hadi ‘ben demokrasiyi savunayým’ diye konuþamayacaðýný hiç düþünemiyorlar. 

Buna baðlý olarak Türkiye’nin, aslýnda yalnýz þu son üç yýlda yaptýklarýnýn bile, 2. Dünya Savaþý öncesi dünyada, Almanya için bir savaþ nedeni olacaðýný, Almanya’nýn, ayaðýna Türkiye’nin nasýl  Doðu Avrupa’da, Ortadoðu’da, Kafkaslar’da bastýðýný hiç bilmiyorlar.

Sistem karþýtý deðiller!

Mesela, siz hiç þu anda krizden çýkmak için çýrpýnan ve çýrpýndýkça batan Avrupa Merkez Bankasý’ný ve Fed’i konu alan, buradan da Türkiye gibi ülkelerin halklarý lehine sonuçlar çýkarýp, yeni bir sistemi anlatan bir çalýþma, yazý bu ‘cephede’ gördünüz mü? Göremezsiniz, þuna inanýn bu cephenin hiçbir þekilde sistem karþýtlýðý falan söz konusu deðil; eski bildiklerini, ezberlerini tekrarlýyorlar ve bunu da sistem karþýtlýðý sanýyorlar. Aslýnda bu sistemin ürettiði, kullaným süreleri biten yapýlar bunlar... Bu kontr-gerilla zihniyetli cephe tarafýndan anlaþýlmayan temel bir konuyu daha örnekleyeyim: 

Þuna ne dersiniz? 

Türkiye, son beþ yýldýr, kendisi için de çok önemli bir sorun olan Kürt sorununu çözmek için önemli adýmlar atýyor ve bölgedeki bütün dondurulmuþ ve sýcak çatýþma alanlarýný nihai barýþa götürmeye çalýþýyor.

Kýbrýs sorunu, Filistin sorunu, Ermeni sorunu gibi tarihi 19. yüzyýl ve 20. yüzyýldan kalma çok önemli sorunlar yine bu çerçevede tam þimdi çözüme en yakýn yerde duruyor. Ancak bunun tam karþýtý olarak, eski Ortadoðu’nun ve Kafkasya’nýn eskisi gibi devam etmesini isteyen güçler, Pakistan’dan baþlayarak Afganistan, Ýran ve Suriye hattýný çözümsüz tutarak buradaki gerilimi tüm coðrafyaya yayýyorlar. Bu anlamda mesela Ýran’ýn hiçbir zaman dýþa açýlmasýný, Afganistan’daki terörün bitmesini istemiyorlar. Bu durum tabii ki Rusya’nýn militarist yayýlmasýna hizmet eden bir stratejidir ve bütün 20. yüzyýlda geçerli olmuþtur.

Ýþte tam þimdi, Türkiye merkezli yeni bir ekonomik ve siyasi entegrasyon projesi hem Ortadoðu hem de Kafkasya coðrafyasý için gündemde... Bu, hiç þüphesiz yeni bir dünyanýn ilk adýmý... Ýþte bu çok önemli adýmlarý ve sonuçlarýný -bu son pragrafta anlattýðým gibi ya da tam tersi ya da kýsmen- benzer ve deðiþik perspektiflerden tartýþan bir rapor, çalýþma, sempozyum gördünüz mü, siz bu çevrelerde... Göremezsiniz, çünkü karþýnýzda duran yalnýzca sefalettir...