Post-Osmanlý Ortadoðu'sunda, yüzyýldýr savaþlar devam ediyor. Arap-Ýsrail, Irak- Ýran ve Arap Baharý sonrasý savaþlar. Ýsrail, savaþçý bir devlet olarak hayatýný sürdürüyor. Bu savaþ ve çatýþma durumu bütün Ortadoðu'nun zenginliklerini sömürmeye ve silahlanmaya yarýyor. Kýsýr döngü þöyle: Petrol-doðal gaz Batýda silah paralarýna dönüyor ve silahlar da Ortadoðu'da kendi halklarýna. Hep savaþ hali sürüyor. Ýsyanlar ve diktatörler de buradan doðuyor. Bu kýsýr döngüyü üreten emperyalizm ve Siyonizm'dir. Bu Ortadoðu düzeni terör gruplarýný üretip duruyor. PKK, IÞÝD, El-Kaide... Fakirlik ve göçler doðuyor. Huzursuzluk ve adaletsizlik sürüyor.
Arap Baharý sonrasýnda ise mezhepçilik ve aþýrý milliyetçilik ile bu kan ve duman artýk hiç eksik olmuyor. Yýkýcý umutsuzluk içinde yetiþen kuþaklar, yoksul ve dýþlanmýþ insanlar, mezhepçilik öfkeleriyle dolup taþýyorlar. Bir zamanlarýn peygamberler yataðý, bilgeler diyarý, saadet þehirleri semalarýnda sadece kan ve dumanlar yükseliyor.
Bu fotoðraftan kurtulmanýn basit ve gerçekçi ilkesi var: Birbiriyle savaþmama. Ortadoðu ülkelerinin savaþý birbirlerine yöneltmemeleri. Milis gruplar oluþturarak ya da terör yapýlarýný destekleyerek... Savaþ bilincini sadece emperyalizme yöneltmeliyiz. Siyonizm ve emperyalizmin taarruzlarýna ve müdahalelerine karþý ortak bir tutum içinde olmalýyýz. Atatürk, 1937 yýlýnda Sadabad Paktýný kurduruyor. Ýran, Türkiye, Irak ve Pakistan beraberliðinde... Bu antlaþma önemli bir model. Çünkü hiçbir emperyalist müdahaleye açýk deðil. Onlarýn Ortadoðu bekçiliðini yapmýyor. Doðrudan bu ülkelerin çýkarlarýnýn uzlaþmasýna dayanýyor. 1979 yýlýnda, Ýran Ýslam Devrimi olunca bu pakt yok oluyor. 1954'te Baðdat Paktý kuruluyor. Bu ülkelerin yanýnda Birleþik Krallýk da bulunuyor. Bu birlik, anti-Sovyetik bir nitelik taþýyor. Emperyalizmle iliþkili. Nitekim Arap ülkeleri buna karþý çýkýyorlar ve Sovyetlere yaklaþýyorlar.
1960larýn baþýnda Ýslam Konferansý Teþkilatý kuruluyor. Sovyetler, siyonizm ve sekülerizm tehdidine karþý ortaya çýkýyor. Hala var, ama hiçbir ciddi etkisi yok. Ýsrail, her gün katlederken sadece toplantýlarý, yardýmlarý ve dualarý organize ediyor.
Ortadoðu özelinde ortak bir siyasal tahayyülü geliþtirmek zorundayýz. Bunu mezhepçilik ve milliyetçilikler temelinde yapamayýz. Bunlarýn ötesinde, ama mezhep ve milletleri de dýþlamayan bir düzen tahayyülümüzün olmasý gerekir. Mezhepleri yok edemeyiz. Ehli Sünnet, tarih içinde Müslüman toplumun bulduðu ana uzlaþma merkezi. Mezhepçiliði aþarak kucaklayýcý davranýr. Tekfirden uzak durmasýnýn sosyolojik ve siyasal anlamý da budur. Bu nedenle Osmanlý, Ortadoðu'da asýrlar süren bir düzen kurdu. Ýçinde Þiilere de hayat hakký verdi, Gayri Müslim mezheplere de. Hatta gayri Müslim mezhepler, en huzurlu ortamý Osmanlý ve de Ehli Sünnet anlayýþýnda buldular.
Türkler, Osmanlý tecrübesiyle Ortadoðu'da barýþý gerçekleþtirdi. Herkesi Türk yapmanýn ve ehlisünnet yapmanýn peþine düþmediler. Adalet temelinde bir siyasal hâkimiyet kurdular. Toplumda herkesin varlýðýna saygý duydular, çoðulculuðu korudular.
Ortadoðu'da mezhepçilik ve aþýrý milliyetçiliklerin üstüne çýkan bir siyasal tahayyül etrafýnda ortak bir düzen inþa edemezsek, her zaman Batý emperyalizmi ve Ýsrail müdahalesi devam edecek. Bunu dengelemek de içinde Kuzey(Rusya) ve Doðu emperyalistlerini( Çin) devreye sokacaðýz. Bir utanç durumu bu. O kadar büyük siyasal birlikler üretmiþ bir medeniyetin evlatlarý için utanç verici.
Ýran, Karabað'da Þii kardeþlerine karþý Ermenistan'ý destekledi. Suriye'de Haþdi Þab'ilerle katliamlar yaptý. Türkiye'de de þiileþtirme teþebbüsleri var. Bütün bunlarýn bilincindeyiz. Yine de mesele emperyalizm ve Siyonizm oldu mu kolektif mücadeleye Ýran'ý da dâhil etmek zorundayýz. Ýran, doðal gaz ve petrol yataklarý, kültür ve edebiyatý ile de önemli bir dünya. Asýrlarca yan yana yaþamýþýz. Ýstesek de bu realiteyi yok sayamayýz.