Ortadoğu rasyonali

Yakın zamanda devletin en yükseklerinde bir kişi “Türkiye rasyonaliteyi kaybetmemeli” ifadesini kullanmıştı. 

Ben bu ifadeyi, kendi içimde, Batı dünyasından alınmış bir kanaatin yansıması olarak okumuştum. Muhtemel ki o “Devlet büyüğü” Batı ile temaslarda böyle bir izlenim edinmiş, muhtemelen kendi içinde ve danışmanlar zemininde de benzer duygular oluşmuş, onu bizimle paylaşmıştı.

Bir süredir -taa eksen kayması tartışmalarından bu yana- Türkiye’nin kendi coğrafyasını da kapsayan küresel politikaları ile Batı dünyası arasında farklılaşmalar olduğu görülüyor. Bu farklılaşmaların Filistin-İsrail ilişkilerinde, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da çok net ortaya çıktığı bir vakıa.

Sonuç olarak Batı ile ilişkiler kapsamında, Türk-Amerikan ilişkilerinde de problem var, Türk-AB ilişkilerinde de.

Olan bitenin Batı açısından “Türkiye’nin duruşunda bir rasyonalite sorunu olduğu” şeklinde okunduğu anlaşılıyor.

Buradan Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyaya yönelik bir “Batı rasyonalitesi” bulunduğunu, Türkiye’nin o rasyonaliteden uzaklaştığını okumuş oluyoruz.

Can alıcı üç soru şöyle:  

Bir: Batı için İslam coğrafyasında en rasyonel olan durum nedir? Ki Türkiye o rasyonalitenin dışında kalmış olsun?

İki: Batı için rasyonal olanın İslam coğrafyası ve Türkiye için de rasyonal olması zorunlu mudur?

Üç: Batı, bu coğrafya ile ilişkilerinde kendi rasyonalitesinin bu coğrafyanın rasyonalitesi ile buluşmasına itina eder mi, farklılaşma olduğunda Batı ne yapar?

Baktığımızda Batı’nın Ortadoğu’daki rasyonalitesini nasıl görüyoruz?

- Batı, İsrail’i neredeyse rezervsiz destekliyor.

- Batı Mısır’da halk iradesi ile seçilen bir yönetime karşı yapılan darbenin arkasında yer alıyor, üstelik “darbenin demokrasiyi kurtarmak amacıyla gerçekleştiği” gibi Batı’nın genel eğilimlerinin bile dışında “absürd” bir mantık sergiliyor.

- Batı en düzenli ilişkiyi bölgedeki krallıklarla yürütüyor.

- Batı Suriye’de Esed’in iktidarını sürdürmesine göz yumuyor.

- Batı Irak’ı bataklığa çevirdi.

- Batı Kıbrıs’ta Rum yanlısı oldu.

- Batı İslam coğrafyasında genelde gayrı müslim azınlıkların savunucusu rolünde görünüyor.

- Batı, Türkiye’nin AB üyeliğini “tamamen siyasi” ve “rasyonal olmayan” gerekçelerle öteliyor.

Tüm şu “Batı rasyonalitesi” diye sıraladığımız şeyler, “İslam coğrafyasının normali” değil, desem yanlış olmaz.

Bu bakışın hemen tüm hücrelerinde “Sömürgeci Batı” izleri bulunuyor.

Ve bu bakışın içinden İslam coğrafyası adına “rasyonalite” çıkmıyor. Yani barış çıkmıyor, huzur çıkmıyor, kalkınma, gelişme çıkmıyor. Evet sömürge statüsü çıkıyor. Örtülü veya açık sömürge statüsü. Batı dünyası henüz İslam coğrafyasındaki yeni süreci kavrayabilmiş değil. “Yeni Türkiye”yi bile kavrayabilmiş değil Batı.

Oysa Türkiye, milli kurtuluş mücadelesi vereli 90 yıl oluyor.

Yönetimlerin “yenilgi psikolojisi” ne olursa olsun, bu toprakların çocuklarında “Büyük devlet olma” ideali hiç sönmedi. Toplum hala, Batı ile veya dünya ile ilişkilerin bu psikolojik zeminde oluşmasını istiyor.

Batı ise kendi rasyonalitesini hala, Osmanlı’nın son dönemindeki “Hasta Adam” yaklaşımı üzerine kurmayı tercih ediyor. Bir yandan yeni Türkiye gerçeğini görüyor, bir yandan eski kodlardan vazgeçemiyor.

Asıl rasyonalite sıkıntısı Batı’da yaşanıyor.

Türkiye bir süredir Batı’ya, “Yeni Türkiye” ve “Yeni Ortadoğu rasyonalitesi”ni anlatmaya çalışıyor.

İsrail Batı’nın günahı ve o günahını bütün vahşetine rağmen korumakta ısrar ediyor Batı.

Sömürgeci çizgisini krallıklarla ve diktatörlüklerle sürdürmeye çalışıyor.

Oysa bu sürdürülemez.

İslam coğrafyası için rasyonal olan, İslamlı, bu coğrafyanın her insani-toplumsal varlığının özgürlükleri doya doya yaşadığı, barışın egemen olduğu bir toplumsal yapılanıştır. Bu yapı bu coğrafyanın kendi kodlarından çıkacaktır ve Batı’nın sömürgeci karakterinin bunu inşa etmesi imkansız görünüyor. Onun için Batı rasyonalitesinin sürdürülmesi mümkün değildir.

Batı’nın sürdürülemezlikten sonra geldiği “rasyonalite” bu coğrafyanın yangın yerine dönüşmesi olmamalı.

Yunan orduları Ege’yi terk ederken yaktılar yıktılar her yeri. Şimdi de Batı bu coğrafyayı yangın yerine çevirip gidiyor olmamalı.

Batı, İslam coğrafyasının rasyonalitesini yeniden ve doğru okumalı. Türkiye, bunu anlatmaya çalışıyor Batı’ya. Batı, Türkiye’nin politikalarından kuşku duyacağına Türkiye’yi anlamalı.

Restorasyon, diyoruz ya. Bir restorasyon da Batı’nın siyasi aklında gerçekleşmeli.