Ortadoðu: Þimdi daha da tehlikeli

Soðuk Savaþ yýllarý iki kutuplu dünyaydý, yerinizi ABD veya Sovyet Rusya’ya göre belirler, rahat ederdiniz. Sovyetler Birliði yýkýlýnca dünya tek kutuplu hale geldi. Tek süpergüç ABD’nin ülkeleri hizaya getirmesi için bazen bir selamý bile yetiyordu.

11 Eylül’de Ýkiz Kuleler’e çarpan uçaklar tek kutuplu dünyayý sona erdirdi... Daha doðrusu ABD’nin süpergüç olma özelliklerini o uçaklar deðil ama kendi hatalarý sona erdirdi. Bush, duygusal ve tepkisel tavýrlarýyla Amerikan ekonomisini ve siyasal gücünü Irak, Afganistan ve diðer alanlarda tüketti... Ýçeride ise Amerikan halký çok aðýr bedeller ödedi. 1998 Ekonomik Krizibirçoklarýna göre ABD’yi süpergüç olmaktan çýkardý, ‘en büyük büyük-güç’ haline getirdi.

Gerileme dönemi

Uzmanlarýn ortak kanaati Amerika’nýn duraklamadan gerileme dönemine girdiði yönünde. Demokratlar’a göre ABD’yi gerileten en önemli unsur tüm dünyaya yayýlmýþ aþýrý askeri harcamalarý. Geçmiþte büyük avantajlar saðlayan ordu, bugünlerde ABD’nin sýrtýnda büyük bir yük gibi.

Týpký Osmanlý Ordusu’nun gerileme döneminde yeni fetihler yapamamasý, yani para kazanamamasý gibi ABD Ordusu da sadece kaynaklarý sömüren bir kambura dönüþüyor. ABD askeri alana neredeyse kendisi dýþýndaki tüm dünyanýn harcamasý kadar harcama yapýyor. Baþka bir deyiþle Almanya, Japonya, Brezilya gibi ülkeler kaynaklarýný ekonomilerine, teknoloji geliþtirmeye, eðitime vs. harcarken, ABD kendi insanýna harcayabileceði bütçeleri Kore’den Libya’ya, Kuveyt’ten Haiti’ye kadar dört bir yana daðýlan askeri üslerine ve operasyonlara harcýyor.

Bu nedenle Obama’nýn da baðlý olduðu ekol ABD’nin belli alanlardan çekilmesini, daha çok iç sorunlara odaklanmasýný tavsiye ediyor. Örneðin Dýþ Ýliþkiler Konseyi Baþkaný Richard N. Haass, “Dýþ Politika Ýçeride Baþlar” adlý eserinde ABD’ye ilk önce evin içini düzenlemesini, daha sonra dýþ dünyaya yönelmesini tavsiye ediyor.

Çin korkusu

Haass gibi pek çok yorumcuya göre ABD’nin en azýndan Ortadoðu bölgesinde tüm enerjisini tüketmesi doðru deðil. Buna göre ABD Irak, Suriye gibi nispeten daha az önemli hedefler ile uðraþýrken Asya-Pasifik bölgesinde Çin, ABD’nin dünya liderliðini almaya adým adým yaklaþýyor. Dolayýsýyla Obama’nýn da dâhil olduðu bu anlayýþa göre ABD dýþ siyaset odaðýný Ortadoðu’dan Çin’e kaydýrmada geç bile kaldý.

Obama Doktrini diyebileceðimiz daha çok içe dönük ve daha az aktif müdahaleyi içeren bu yaklaþýmýn en çarpýcý örneklerini Arap Baharý ile birlikte gördük. Gerek Suriye’de, gerekse Ýran’da ABD Bush döneminden bambaþka bir siyaset izliyor...

Washington’ýn yeni dýþ politikasý Ortadoðu’da ise bölgesel güçlere daha fazla hareket sahasý açýyor... ABD’den daha az çekinen aktörler hýzla daha baðýmsýz dýþ politikalar inþa etmeye çalýþýyor. Suudi Arabistan bunun tipik örneði... Bu baðlamda Mýsýr’da, Suriye’de ve Ýran konusunda ABD ile Suudi Arabistan arasýnda yaþanan kopma kalýcý hale gelebilir..

Bölgede Ýran da önemli baðýmsýz aktörlerden biri... Bölgesel aktörlere ek olarak ABD’nin nispi geri çekiliþi bölge dýþý büyük aktörleri de bölgeye daha fazla müdahale etmeye davet ediyor... Örneðin Rusya son yýllarda bölgede tarihte hiç olmadýðý kadar aktif bir dýþ politika izlemeye baþladý. Rusya’nýn Suriye’deki rolünü diðer Ortadoðu ülkelerine de taþýmak isteyeceði ve yeni ittifak arayýþlarýna gireceði muhakkak...

Kýsacasý, ABD’nin duraklamasý ve hatta gerilemesi dünya ve bölgemizde daha belirsiz bir ortam oluþturmuþ durumda... Bundan Türkiye’nin etkilenmemesi ise imkânsýzdýr.