Ortadoðu’da rejimler ve toplumlar deðiþirken, ekonomi önceki dönemlere göre farklý dinamiklerle çalýþýrken ve küresel güç dengeleri de dönüþürken, sýnýrlarýn sabit kalacaðýný düþünmek anlamlý olmuyor.
Fiili bölünmeler zaten fazlasýyla mevcut. Kýbrýs’ta iki Kýbrýs mevcut; Filistin, çoktandýr iki Filistin olarak varlýk sürdürmeye çalýþýyor; Libya neredeyse iki ayrý Libya durumunda; Irak’ta da Kürdistan bölgesi Baðdat’tan kopma arayýþlarýnda. Suriye’de ise þimdilik ne olacaðý belirsiz; ancak bu bölünme ihtimali oradan da uzak deðil. Sovyetler yýkýlýrken nasýl Doðu Avrupa’nýn, Avrasya’nýn ve Balkanlarýn sýnýrlarý deðiþtiyse bugün Ortadoðu’da benzer durumun yaþanmayacaðý düþünülemez.
Söz konusu geliþme, bir yandan yeni devletleri, yeni rejimleri gündeme getiriyor. Bu durumda ABD, Rusya, Çin gibi büyük güçler, Avrupa ülkeleri ve Türkiye ya da Ýran gibi bölge ülkeleri her bir parça ile yeniden iliþki kurma arayýþýna giriyorlar. Dolayýsýyla Ortadoðu’daki ayrýþma ihtimali, çok sayýda devleti yeniden büyük bir rekabetin içine sokuyor.
Irak ve Gazze’ye sýçrayan Suriye
Ortadoðu’da sýnýrlarýn deðiþme ihtimali, bir baþka rekabeti daha körüklüyor, ki o da bölünen ya da bölünme riski altýnda olan yerlerdeki yerel iktidarlar arasýndaki rekabet. Petrol bölgelerinin kimin denetiminde kalacaðý, verimli bölgelerin, su alanlarýnýn, stratejik geçitlerin ya da denize ulaþma olanaklarýnýn paylaþýlma sorunu olduðu söylenebilir. Bu durumun da iç savaþlara yol açtýðýna kuþku bulunmuyor.
Ýsrail-Filistin sorununun yeniden alevlenmesine de bu açýdan bakmak mümkün. Ancak en belirgin örnek Irak’ta. Ýran’a yakýnlýðýyla bilinen Maliki yönetimi, Türkiye ve ABD’ye yakýn pozisyon alan Barzani yönetimine karþý savaþ açmýþ gibi gözüküyor. Baðdat yönetimi, Kürdistan’ýn kendi denetim alanýnýn dýþýna çýkmasýna izin vermeyeceðini ifade ediyor; Erbil-Süleymaniye ittifaký da bu baskýya boyun eðmeyeceðini ortaya koyuyor.
Söz konusu gerilimin Irak Kürdistan’ýný iki ateþ arasýnda býrakma ihtimali taþýdýðý söylenmeli. Bir yandan Ýran askeri gücü diðer taraftan Irak ordusu, eþ zamanlý olarak bu bölgeye müdahale edebilirler.
Türkiye’nin durumu
Buradaki temel soru, söz konusu türden müdahaleler olursa Ýran ve Baðdat yönetiminin karþýsýnda kimi bulacaðýyla ilgili. Hiç kuþkusuz, ilk itiraz Türkiye’den gelecektir. Ancak Türkiye Irak Kürdistan’ýnda Ýran ya da Baðdat güçleriyle doðrudan karþý karþýya gelmek istemez; týpký Suriye konusunda olduðu gibi, askeri olarak bataklýða girmekten imtina eder.
Bu durumda Barzani’nin gözünü ABD’ye çevireceði söylenebilir. ABD’nin bölgedeki varlýðýný azaltýp sorumluluðu müttefiklerine devretme arayýþýnda olduðu biliniyor. O zaman ya ABD tavýr deðiþtirecek ya da baþka müttefiklerini, mesela NATO’yu devreye sokabilecek diye düþünülebilir. Belki Türkiye’nin ihtiyacý olabilir diye dile getirilen Patriotlar’ýn hedefi, sadece Suriye deðildir.
Filistin, Suriye ve Irak’ta yaþanan geliþmeler giderek devletlerarasý bir çatýþma ihtimalini artýrýyor. Hatta olanlarýn devletlerarasý çatýþmalarý davet ettiði bile söylenebilir. Bu arada ‘Türkiye’yi Suriye’ye-henüz- müdahale ettiremedik, Irak’a müdahale ettirebilir miyiz’ diye düþünenlerin olabileceði de hatýrlatýlmalý.
Bu sarmalýn daha büyük felaketlere yol açmasýnýn önüne geçebilecek giriþim, Rusya ile ABD arasýnda kurulacak bir ittifaka baðlý gözüküyor. Dolayýsýyla bir yandan bölgesel yeni iþbirliði giriþimleri oluþurken öte yandan ABD-Rusya ittifakýný kolaylaþtýracak adýmlara ihtiyaç olduðu anlaþýlýyor; bu konuda aðýrlýklý görevin Türkiye’ye düþtüðünü söylemeye de gerek yok.