Ortadoðu

Þu anda ülkemizi de etkileyecek bir anlaþmazlýklar dizisi yaþýyoruz. Önce bu anlaþmazlýklarýn nasýl ifade edildiðini sorgulayalým. Herkes bir haksýzlýkla mücadele ettiðini söylüyor ve bütün mücadele bu haksýzlýðý yok etmek için yapýlýyor. Üstelik bu haksýzlýklar ahlaki deðerler olarak ifade ediliyor, söylenenlere bakýlýrsa herkes karþý tarafýn insanlýk dýþý eylemlerini durdurmak amacýyla onu cezalandýrmaya çalýþýyor.

Bu konuda yanýlmamak gerekir. Bir çatýþmaya giren her ülke kendini iki þey yapmaya mecbur hisseder. Birincisi ve öncelikli olaný karþý ülke halkýný savaþtan vazgeçirmek için onlarýn moralini bozmak. Bu nedenle savaþtýklarý ülkenin þehirlerini bombalarlar. Mesela Ýkinci Dünya Savaþý’nda bombalanmamýþ büyük þehir kalmadý ve bu þehirler askeri üs deðil sivillerin yaþadýðý yerlerdi. Bu trajediler savaþýn sona ermesinde etkili olmuþtu ama tek sebep deðildi. Bir sebep de savaþan taraflardan birisinin savaþýn devamýnýn, beklenen siyasi hedefe  ulaþmasýný daha da zorlaþtýrýldýðýný düþünüp hedefe ulaþmayý baþka bir zamana ertelemesidir.

***

Bugün Ortadoðu’da savaþan ülkelerin stratejik hedeflerini ve hangi ülkenin kim tarafýndan desteklendiðini bilmiyoruz. Bu gibi durumlarda bazý ülkeler savaþan taraflardan birini destekler görünürler ama bu destek o ülkeyle birlikte savaþacaðý anlamýna gelmez.

Böyle zamanlarda en büyük yanýlgýmýz küçük ülkeler arasýndaki çatýþmalarý büyütmektir. Ki büyük güçlerin siyasi hedeflerini bilmezsek küçük ülkeler arasýndaki çatýþmanýn sebebini anlayamayýz. Mesela Suriye’deki çatýþmayý ele alýrsak acaba halk yönetimden þikayetçi ve bu nedenle ayaklandý mý diyeceðiz yoksa bir güç daha önce inþa ettiði iç gücü tahrik mi ediyor? Suriye’de hangi taraf kazanýrsa kazansýn dünya üzerindeki etkisinde bir deðiþiklik olmaz. 

Dýþ politika analizleri yaparken en büyük kusurumuz dünyadaki taraflarý Soðuk Savaþ dönemindeki gibi deðerlendirmektir: Mesela Rusya ile Çin birbirlerine yakýn görülür. Oysa bu iki ülke birçok sebeple birbirine karþý olacaktýr.

Daha önemli bir konu ABD ile Avrupa ülkelerini birbirinin dostu saymaktýr. Bu bir görünüþtür ve bugün yaþadýðýmýz ekonomik kriz onlarýn arasýnda cereyan ediyor. Ekonomide güçlü taraf sadece üretim yapmakla belirlenmez. Güçlü bir üretim imkanýna sahip olan güç eðer hammaddelerini, enerji kaynaklarýný kontrol edemiyor ve ihracat yaptýðý ülkeler baþka tarafýn kontrolünde ise ekonomisi kýrýlgandýr.

Önümüzdeki dönemde ekonomik yapý etrafýnda birleþen iki egemen güçle küçük devletlerin yer aldýðý bir dünyada yaþayacaðýz. Bundan sonra büyük bir savaþtan söz etmememizin nedeni sonucuna insanlýðýn katlanamayacaðýdýr. Ancak küçük savaþlar devam edecektir ve ülkemiz bunun orta noktasýndadýr. Bu gibi durumlarda, dini dayanýþma, insanlýk söylemleriyle hitap etmek þüphesiz çok doðrudur. Ancak siyasi davranýþýmýzý dünyadaki reel þartlar belirlemelidir. Coðrafi þartlarýmýz, inançlarýmýz ve diðer insanlara acýmasýz olmamamýz da gözardý edilmemelidir. Yani büyük olmak için tek ihtiyacýmýz aklýmýzý kullanmaktýr.