Ortadoðu’daki büyük oyunda yeni perde açýlýyor: Suudi Arabistan, alýþýlagelen kimliðinden ve rolünden ayrýlýp, farklý bir role çýkýyor. Suudi, Ýsrail ile zaten perde gerisinde varolan iliþkilerini ilerletip, açýða taþýyýp, sonra da diplomatik iliþki kurmaya hazýrlanýyor. Ayný zamanda da Ýran ile doðrudan ve dolaylý çatýþma yollarý arýyor. Bu adýmlar, bütün Ortadoðu’da sarsýntý demek... Suudi veliaht prensinin adýmlarý ve demeçleri, sürecin baþladýðýný gösteriyor. Sürecin organizatörü, Trump yönetimi... ‘Ortadoðu Barýþý’ adý altýnda Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin Ýsrail’i tanýmalarý, resmi iliþkilerin hemen ekonomik ve askeri iliþkiye dönüþmesi ve sürece Mýsýr ile Ürdün’ün katýlmasý amaçlanýyor. ABD’nin Kudüs’ü Ýsrail baþkenti olarak tanýmasý, büyük planýn aþamalarýndan biri.
Barýþ deyince, ‘kimin barýþý?’ diye sormak gerek. Bu planda niyet, Filistin liderliðinin tasfiye edilmesi. Açýk kaynaklarda yazýlana çizilene bakýlýnca, Mahmud Abbas yerine, bu sürece karþý çýkmayacak bir lider düþünüldüðü açýk. Filistin liderliðinin tasfiyesi görevi, Suudi Arabistan’da.
Yine bu süreçte odak olan Gazze’de Hamas’ýn etkisiz kýlýnmasý, hatta Filistin liderliðinin Hamas’tan uzaklaþtýrýlmasý, planýn parçasý. Geçen haftadan beri Gazze’de Filistinlilerin katledilmesi, kontrolü týrmanmanýn bir adýmý olabilir. Zaten planda öncelik, Filistin meselesinin çözümü deðil ‘geri plana alýnmasý’. Öncelik, bölgesel iþbirliði adý altýnda Ýsrail’in Suudi ve diðerleriyle iliþki kurup, geliþtirmesi.
Yine açýk kaynaklardaki bilgi kýrýntýlarýný birleþtirdiðimizde, Perþembe’nin geliþi, Çarþamba’dan belli oluyor. Esas niyet: Ýran’a karþý, Suudi Arabistan-Ýsrail öncülüðündeki bir blok oluþturulmasý. Ýran’ýn Lübnan, Suriye, Yemen’deki etkileri ve Irak’taki nüfuzu da hedefte.
Planýn bir diðer ayaðý, Ýran ile nükleer anlaþmanýn Trump Yönetimince feshi. 12 Mayýs’ta Beyaz Saray anlaþmaya baðlý kalmayacaðýný açýklayarak, olaya yeni boyut katacak.
Bütün bu karmaþýk denklemler, tabii ki henüz kaðýt üzerindeler ya da erken aþamadalar. Ortadoðu’da niyet ile gerçekleþme arasýnda çöller vardýr. Bu adýmlarý irdelerken, karþý hamlelerin de geleceðini hesaplamak gerekiyor. Veliaht Prens, bütün reklamýna karþýn, henüz kral deðil. Eskisi gibi süren Suudi iç yapýsýnýn bu geliþmeleri nasýl karþýlayacaðý bilinmiyor. Veliaht Salman’ýn hedeflerine ulaþmasý için, içeride dikensiz bir gül bahçesi gerekiyor.
Öte yanda Trump yönetiminin Ortadoðu’ya bu kadar kapsamlý bir yapýlanma getirecek stratejik sabýr ve maharete sahip olduðu da kuþkulu. Ancak Trump yönetiminin eksiðini, Washington’da Lobi’nin, bölgede de Ýsrail’in kapatmasý beklenmelidir.
En tehlikelisi ise bu planýn yaratacaðý kaos. Plan zaten çatýþma öngörüyor. Yarým yamalak uygulamaya konduðunda, birbirinden kopuk parçalar yýkýcý etki yaratacaktýr. Bu da, yeni çatýþmalar ve acýlar demek.
Suudi veliaht prensi þimdiye dek Yemen’de savaþ, Katar’da abluka, Lübnan’da kaos planlarýný baþlattý, ancak adýmlarýn hepsi baþarýsýz. Bu performans üzerine ‘hala’ baþarý beklemek, aþýrý iyimserlik olabilir.
Suudi Veliaht Prensi Salman 2 Nisan’daki demecinde, Ýsrail’in ve Filistin’in kendi topraklarý üzerinde hak taþýdýðýný söylüyor. Prens ‘Herkese istikrar getirmek ve normal iliþki sürdürmek için bir barýþ anlaþmasý olmalý’ diyor. Ayrýca Ýsrail ekonomisinden hem Körfez’in, hem de Mýsýr ve Ürdün’ün yararlanacaðýný söylüyor.
Donald Trump, “Ortadoðu’da Barýþ” görevini, damadý Jared Kushner’e vermiþti. Kushner diplomatik tarafta ilerleyemedi. Hatta Kushner’e yönelik soruþturmalar baþladý ve güvenlik statüsü indirildi. En gizli dosyalara hesapta ulaþamýyor. Ancak Kushner’in Suudi ve BAE Prensleri ile yakýn temasý sürüyor. Diðer boyutlar somutlaþmasa da, bu üçlüde ve hareketlenme var.
Hareketlenme, Hindistan Havayollarýnýn Suudi Arabistan üzerinden uçup Ýsrail yolunu 2 saat kýsaltmasýyla somutlaþtý. Suudi Arabistan bu deðiþikliðe dek ‘Ýsrail diye bir ülke yok, o yüzden hava sahamda uçup nereye gideceksin’ mantýðýndaydý. Bu açýdan bakýnca, tanýma fiili olarak baþladý.
Suudi Prensin 3 haftalýk ABD ziyareti sýrasýnda verdiði birbirinden ilginç demeçlerden biri de, 22 Mart Washington Post demeci: Soðuk Savaþ sýrasýnda Sovyetlere karþý Müslüman ülkelerde cami ve medreseler üzerinden Vahhabiliði yaymaya çalýþtýklarýný itiraf etti. Sonra “durumun kontrolden çýktýðýný” ve kendisinin yeniden kontrol saðlamaya çalýþtýðýný söyledi. ABD rica etmiþ, Suudi de Vahhabilik yaymýþ!
Bütün bunlarý alt alta koyup, Prensin sinema açarak, kadýnlara otomobil kullanma izni vererek ‘reform’ çalýþmasýna girdiðini de hatýrlayýnca, süreci öngörmek mümkün. Tek sýkýntý, ortada siyasi reform yok. Temel yerinde duruyor.
Bir þey daha hatýrlamak gerekiyor: Prens Salman, ABD’den önce Mýsýr’daydý ve orada demecinde Türkiye’yi ‘þer üçgeni’ içinde saymýþtý. O demecin daha sonra yalanlama biçimini inandýrýcý bulmadýðýmýzý aktarmýþtýk. Þer Üçgeni tanýmýný yapan Prens, haftalar içinde baþka üçgenlere ve prizmalara girdi. Ayný zamanda, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin yeni planlarýnda Türkiye’yi nasýl gördüklerini de sormak ve deðerlendirmek þart.
Prens Salman, Amerikan Time dergisine verdiði röportajda, Ortadoðu’daki sorunlarýn arkasýnda Ýran’ýn olduðunu ileri sürerken Müslüman Kardeþleri (Ýhvan) en büyük tehlike ilan etti.
Donald Trump 10 Nisan Salý günü Katar Emiri Þeyh Hamad ile Beyaz Saray’da görüþecek. Suudi Prens ziyareti öncesinde Trump, Katar meselesini de çözmek istediðini belli etmiþti. Esas niyeti, Körfez ülkelerini Camp David’de buluþturup, aralarýný bulmak idi. Suudi itiraz etti. Þimdi ikili görüþme deniyor.
Burada sorun þu: Olay basit bir diplomatik anlaþmazlýk deðil. Katar, yanýltma ve propaganda bezeli bir operasyona hedef oldu. Katar’a karþý Suudi’nin aþaðýlayýcý ve hakim tavrý var. Katar, mutlak bir hakimiyet baskýsý altýnda. Suudi Prens’in ýþýltýlarýna kapýlmýþ Trump bu incelikleri görmüyor. Ayrýca Trump’ýn Katar’a karþý objektif bir arabulucu mu, yoksa baský odaðý mý olacaðý, soru iþareti. Pentagon ve Dýþiþleri, Katar lehine tanýklýk edebilir. Ayrýca Katar emiri ABD’de birkaç milyar dolar daha harcamak zorunda kalabilir. Abluka kalkarsa, ne iyi. Ancak Katar her zaman arkasýný kollamak zorunda.
Ýsrail ile Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri birkaç hafta önce sessiz sedasýz masaya oturup, fiili temasý yeni boyuta taþýdýlar.
13 Mart’ta Beyaz Saray’da Gazze’ye yardým bahanesiyle 20 ülkeli bir konferans toplandý. Ancak katýlým listesine net bakýnca, sanki toplantý, Ýsrail ile Körfez’in buluþmasý için ayarlanmýþtý. ‘Yardým bahanesi’ diyoruz, çünkü toplantýda Filistin temsil edilmedi. Filistin yok, Gazze için konferans var! Ev sahibi, damat Jared.
‘Gazze’deki ekonomik ve insani þartlarýn düzeltilmesi’.. diye baþlayýp ve ‘Ýsrail ile Mýsýr’ýn güvenliðinin saðlanmasý’... diye devam eden ve ‘Ýsrail ile Filistinliler arasýnda kapsamlý bir barýþa ulaþýlmasý’... diye biten bir konferans.
Ýsrail var. Kuveyt dýþýnda beþ Körfez ülkesi var. Sonra Mýsýr, Ürdün... Tabii ki Ýngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, Ýtalya... Garnitürden birkaç Ýskandinav ülkesi. Para kaynaðý Japonya. Vitrin süsü olarak Ýsviçre ve de gazozdan Güney Kýbrýs. Sanki ideal bir Ortadoðu Barýþ Konferansý’nýn ana kadrosu. Ýmzacýlar ve garantörler masaya zaten oturmuþ.
Bundan önce Ýsrail ile Suudi - BAE görüþmeleri, ortak askeri uçuþlarý baþlamýþtý. Diplomatik tanýma aþamasý sonraya býrakýlsa ve ‘Önce barýþ anlaþmasý lazým’ dense de, þimdiden ortak düþman ve fiili temas var. Ekonomik ve askeri adýmlar da çok gecikmez, gelir. Soru da kendini tekrarlar: Kimin barýþý ve faturayý kim ödüyor?