Ev’in Yalýn Hali: Gittiðimiz okullar, okuduðumuz kitaplar, baktýðýmýz atlas ve haritalar, “orayý” bize “Ortadoðu” olarak ezberlettiyse de her ne kadar...
Bizim içinde büyüdüðümüz zihinsel bahçe, kutsal tüm hatýralarýn yurdu, kanayan kalbimiz, sahralarda esiþen ruhumuz, dünyada ve ahirette iyilik temennimiz, Mekke’miz Medine’miz Kudüs’ümüz, beþiðimiz ve kefenimizdir “orasý”...
Doðu’nun ortasý deðil... Varoluþumuzun ortasý, merkezi, vasatýdýr... Ev’dir orasý bize...
Ev’in -e Hali: EV’E... Soy ve atalardan intikal etmiþ biyolojik hücrelerin muhakkak ki kaderle ilgili bir baþlangýç olarak tartýþmaya açýk olmadýðýný biliyoruz. Hiçbir çocuðu yeryüzünün, doðacaðý evi ve ebeveyni seçerek düþmez cihana çünkü. Lakin genetik dýþýnda baþka ve çok daha etkin bileþenleri de vardýr aidiyetin.Ruhumuzun gezindiði yerler, biyolojik hücrelerimizin hiç benzeþmediði kimselerle kaderimizi ortak kýlýnca ‘’benzeþmeyen benzeþimler’’ içinde buluruz kendimizi. Çýktýðýmýz ev’den, vardýðýmýz ev’e doðru sürüklenen insanlýk maceramýzda, nereye ait olduðumuzu, hangi evin halký olarak durduðumuzu, çoðu kez ortak yaþanmýþ tecrübelerdir belirleyen. Vatandaþlýk vesikasý, resmi makamlarýn damgaladýðý pasaportlar, muhtarlarýn veya nüfus dairelerinin onayladýðý hüviyetler deðildir bizi “ev’e” ait kýlan... Ýstikameti Ev’e doðrultunca, geride ve ardýmýzda kalýr tüm ayrýlýklar, aykýrýlýklar. Türk, Arap, Acem, Kürt, Maðrip, Peþtun, Ifrikî, Malay, Avrupalý veya Amerikan olmanýz herhangi bir þeyi deðitirmez, istikamet Ev’e döndüðünde. Eve dair bilinç baþlangýcýdýr yüzünü Ev’e dönmek, kulaðýný Ev’e açmak. Ve bir misaka, ahde, selamete niyet ediþtir Ev’e nazar kýlýþ. Kimliðini ve aidiyetini; nice aðýr yükler veya uzun unutkanlýklar ya da bedeli yüksek zorunlu ayrýlýklardan sonra, Ev’e yeniden bakarken kurar insan. Baþlangýçtýr Ev’e dair kuracaðýmýz ilk cümleler, nice kendine kör gözbaðlarýndan sonra...
***
Ev’in -i Hali: EV’Ý... Ýþarettir ismin -i hali. Ev’i þirin kýlan onun “biz”e ait oluþudur. Bizi orada her daim özleyen birileri olduðunu bilmek, gözümüzde renkli ýþýklarýyla büyüttüðümüz tüm dýþarýlarda gezip dolandýktan sonra nice yorgunluklarýmýzý atacaðýmýz, tüm “bildik”lerimiz, “aþina”lýklarýmýzdýr ev’i bize ev kýlan. Üç büyük ev’imiz vardýr bizim. Mekke’de her Fatiha’dan sonra içimizden geçen “Amin”lerin tevhidi zikrle döne döne yükselmesi mesela göklere... O Amin’lerdir Ev’imizin temeli ve orada ne renge, ne dile, ne giysiye, ne makama, ne mülke, kadýnlýða erkekliðe, kýsalýða uzunluða bakýlmadan kurulur mensubiyet, kurulur Ev bilgimiz... Medine’de sanki hiç sönmeyen bir ocaktýr baþýnda ýsýndýðýmýz. Avuçlarý üþüyen çocuklar orada birleþir, Medine’deki Ev’i, ev kýlandýr Hz. Muhammed(s)... Ve Kudüs, içinde yaþamadýðýmýz kapýsýndan geçemediðimiz zamanlarda bile bize ev olmuþ en kadim evimiz. Kendinizi bir eve ait hissetmeniz için orada yaþamanýzýn ille de gerekli olmadýðýnýn öðretisidir Kudüs. Ev’i hasrettir ev kýlan... Sadece rüyalarýmda gördüðüm bir ev olduðu halde, ben size onun resmini gözlerim kapalý çizebilirim havaya mesela. 100 yaþýmda bile olsam, bahçesinde beni derhal bayram çocuðuna dönüþtürecek bir iksiri vardýr Kudüs’ün ki.. Bu ruhtur. Ev’i ev kýlan ruh...
***
Ev’in -de hali: EV’DE... Ev’i hatýrlayýp, Ev’e dönüþe karar verdikten sonra, Ev’dekilerin hali çýkar karþýmýza. Birbirini kýyasýya inciten, birbiriyle küsülü kardeþlerin arasýna kurulmuþ kan davalarý birer sinsi pusu gibi bekler hepimizi. Ev’deki yangýn, bizi bize düþman edecek boyutlara varmýþtýr yokluðumuzda... Soylar küsmüþ ve dargýn, kentler bölüþülmüþ, mevziler dikenli tellerle ayrýþmýþ, araya mayýn tarlalarý, jeopolitik hesaplar, mezhep-meþrep fanatizmi girmiþtir. Oysa Kerbela’da aðlamamýþ ve aðlamayacak olaný yoktur içimizde. Kýyamete kadar baþýndan sýzan kaný durmayacak Ehli Beyt sýzýsýnýn bize verdiði ibret; ‘’...ancak kardeþsiniz’’ ayetini okuyup dururken, Ev’deki hallerimiz, niçin bunun aksinedir? Ev’deki halimiz imtihanýmýzdýr, ikmale kaldýðýmýz kardeþliðimizin geçeceði büyük sýnav...
Ev’in -den hali: EV’DEN... Ýsmin gerçek halidir bu kip. Ýçeriden yükselen feryattýr. Niçin kan gölünde yüzer bahçelerimiz? Niçin ateþe verilmiþtir yuvalarýmýz? Neden gelip geçici olduðunu en iyi bizlerin bildiði þu yalan dünya, bize galebe çalmaktadýr daima? Malikel Mülk olduðuna iman ettiðimiz Allah’a, mülk, makam ve toprak iddiasýyla mý olacaktýr raciun’umuz? Hayýr Hayýr... Verdiðimiz sözleri unuttuk biz. Aðlayýþlarýnda haklý mýydý yoksa Melekler?
Ýyi yapamadýk biz Ev Ödevimizi...