Ortadoðu’da savaþ, barýþ ve istikrar

Savaþlarýn zâhirî sebebleriyle gerçek sebebleri her zaman ayný deðildir. Birinci Cihan Harbi (1914-1918) elbetde Saraybosna’da Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu Veliahdi Prens Rudolph’ün bir Sýrp anarþistince öldürülmesi yüzünden patlak vermedi.

Nasýl olsa bir yerden patlak verecekdi ama oraya denk geldi.

Ýkincisine (1939-1945) sebebiyet veren mesele de hiç þübhesiz Almanya ile Polonya arasýndaki Danzig Koridoru deðildi.

Þöyle bir incelenirse misalleri çoðaltmak zor olmaz.

Birkaç zamandýr gündemi iþgâl eden Sûriye Meselesi de kanaatimce ayný kümeye girer.

Sûriye sâdece Sûriye deðil zîrâ.

Günümüzün moda deyimiyle “büyük resme” bakmak lâzým.

Peki, oraya bakýnca ne görüyoruz?

Son yazýlarýmda güncel kavganýn târihî arkaplanýný îzâh etmeye çalýþmýþdým. Osmanlýyý devirdikden sonra Ýngiltere ve biraz da Fransa’nýn bütün Önasya’da kendi menfaatlerine uygun olarak kurduklarý düzen þimdi gümbür gümbür yýkýlýyor; ama zâten kendi baþýna ayakda durabilmesi için deðil, ancak Batýlý büyük devletler her iþe burunlarýný sokarak bütün bu sun’î devletleri ve devletçikleri çekip çevirdikleri takdirde iþlemesi amacýyla kurulmuþ bir düzendi.

Burada düzen kelimesiyle oynayarak bir ufak nükte yapmak ve meselâ “Düzenimizdenmemnûnuz!” filan demek imkâný var ama içimden gelmiyor.

Kýsacasý ben þahsen ergeç yeni bir Ortadoðu kurulacaðýna muhakkak nazarýyla bakýyorum. Böyle bakmak da görebildiðim kadarýyla öyle fazla zekâ gerektiren bir durum deðil.

Asýl bir milyon dolarlýk soru, o yeni Ortadoðu’nun nasýl bir yer olacaðý!

En büyük endîþem, þimdikinden bile daha fecî bir yer hâline gelmesi...

Kuzey Irak ve Kuzey Sûriye’nin, Baðdad ve Þam’dan koparak Türkiye ile çok güçlü organik baðlantýlar içine gireceðini sanýyorum. Gerekçem demografik; buralarý Kürd ve Türk aðýrlýklý bölgeler.

Geriye kalan Sûriye ile Irak’ýn da birleþerek tek ve çok daha büyük, saðlam temelli bir devlete dönüþeceðini tahmîn ediyorum ama acabâ býrakacaklar mý?

Belirli bâzý kayalardan elde edilen ve fevkalâde ucuza mâlolduðu ileri sürülen yeni bir enerji kaynaðý petrolü gereksiz kýlarsa Amerika ve Batý’nýn Önasya’ya karþý gösterdikleri ilgi de çok azalacaðý için bu, bahsetdiðim geliþmeleri kolaylaþtýrýcý bir unsur olabilir. Fakat bu konu henüz en az on/onbeþ sene sonrasýna âid bir geliþmeyi iþâret etdiðinden þimdilik ihmâl edilebilir.

Oysa târih bâzý milletleri oturup bir sonraki durakda beklemiyor.

Bu bakýmdan ben hâlihazýrdaki hükûmetin yürüttüðü yumuþak güç ve kültürel kaynaþma politikasýnýn doðru olduðuna inanýyorum.

Nitekim bu sâyede Türkiye’nin, pek de öyle iddia edildiði üzere “yalnýz” bir ülke olmadýðý gerçeði de ortaya çýkdý.

Eskiden derlerdi ki Ortadoðu’da Sûriyesiz savaþ, Mýsýrsýz da barýþ olmaz!

Acabâ buna bir ilâvede bulunarak “Türkiyesiz de istikrar” desek pek mi mübâlaga etmiþ oluruz?