Arap Baharý’nýn sarstýðý ama yýkamadýðý Ortadoðu siyaset modelinin iki ayaðý var. Ýçeriye karþý sert ve baskýcý, dýþarýya karþý yumuþak ve iþbirlikçi tutum almak... Ýçeride iktidarýný sürdürmenin yolu dýþarýyla iyi geçinmek. Hem içeride hem de dýþarýda memnuniyetsizlik uyandýran rejimlerin uzun ömürlü olmalarý zor.
Ortadoðu bölgesindeki demokratik olmayan rejimler, yani halkýn desteðini ve onayýný almalarý söz konusu olmayan yönetimler ayakta kalmak için dýþ dayanaklara ihtiyaç duyuyorlar. Dýþ dayanaklarý harekete geçirmenin birinci þartý onlara ekonomik çýkar temin etmek. Mesela petrol politikalarýný batýlý güçlere ciro etmek. Ama yalnýzca ekonomik bakýmdan deðil, bunun yaný sýra ideolojik anlamda da “cici” görünmek gerekiyor. Özellikle söz konusu ülkelerin kamuoyunun sempatisini kazanabilmek için.
Nereden geldi þimdi aklýma bu konu? Geçenlerde bir Ýngiliz gazetesinde gördüðüm haberden... Mýsýr Dýþiþleri Bakaný’nýn sözleri yer alýyordu haberde. Askeri darbeyle iktidardan düþürülen Müslüman Kardeþler’i terörist örgüt olarak niteleyen Mýsýrlý bakan, komþu ülke Libya’daki son karýþýklýklara lafý getirerek “Ýslamcý militanlar, Libya’daki petrol tesislerini ele geçirmeye hazýrlanýyor” uyarýsýnda bulunuyordu Ýngiliz gazetesine verdiði demeçte.
Oysa bugünkü Mýsýr rejiminin gerek Libya’da ve Suriye’de gerekse baþka kriz bölgelerindeki iç çekiþmelerde Selefi gruplarý desteklediði biliniyor. Zaten “ýlýmlý” Müslüman Kardeþler’i deviren Mýsýr’daki askeri darbeyi de bu ülkedeki Selefi gruplar destekledi. Dýþarýda ise Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleþik Arap Emirlikleri...
Mesela Tunus’un “aþýrý laik” devlet baþkanýna bu ülkedeki halk devriminden sonra kucak açan ülkenin “þeriat devleti” Suudi Arabistan olmasý da gösteriyor ki gerek laiklik gerekse þeriat siyasi çýkarlara hizmet ettiði sürece raðbet gören kavramlar bu bölgede. Yani kendi ülkesinde Müslüman Kardeþler hareketini “yeterince Ýslamî” bulmayan Selefi gruplarýn desteðiyle iktidara gelen askeri yönetimin Libya’daki siyasi çýkarlarýna batýdan güvence bulmak için laiklik enstrümanýna sarýlmasý kimseyi þaþýrtmasýn.
Biz Türkiye olarak vaktiyle büyük bedeller ödediðimiz bu laiklik odaklý tartýþmalarý epeyce geride býraktýk ama bizim seyrettiðimiz filmin benzerlerinin çevremizde hâlâ gösterimde olduðu bir vakýa. Sözgelimi Kobani þehrini IÞÝD’e kaptýrmamak için mücadele eden PKK/PYD dünya çapýnda yürüttüðü büyük propaganda kampanyasý kapsamýnda laiklik konusunu kullanmayý da ihmal etmiyor. Zaten vahþet dolu eylemleriyle batý kamuoyunda kendi kendine bir þeytanî imaj yaratmýþ olan IÞÝD’e karþý mücadele eden bir örgütün siyasi hedeflerine doðru laiklik kalkaný arkasýnda yürümesi zor deðil.
PKK ayný yöntemi içeride de kullanmaktan uzak durmuyor tabii. Özellikle “Ýslami kimliði” itibarýyla batý kamuoyunda belirli bir antipati oluþturan AK Parti iktidarýna karþý “laik Kürt örgütü” imajýyla destek devþirmeye çabalamasý akýlsýzca bir taktik sayýlmaz. Çünkü sattýðý malýn pazarda müþterisi var. Önceki gün “süreç konusunda devletin geleceðini düþünenler ve seküler güçler hýzla sorumluluk almalýdýr” diye çaðrýda bulunan HDP milletvekili de bu pazara göz dikmiþ olmalý.
Bütün bunlara karþý “PKK’nýn ne olduðu malum. Kimse bunlarýn ipiyle kuyuya inmez” diyemeyiz. Çünkü, içerideki dinamikleri geçtim, Batý kamuoyundaki islamofobinin yaný sýra son zamanlarda izlenen bazý politikalarýn ve yeni dönemde revaç bulan siyasi dilin yeniden alevlendirdiði “türkofobi”yi de hesaba katmak lazým. Dostun az, düþmanýn çok olduðu bir dönemden geçiyor Türkiye bugün.
Türkiye’nin yüzde yüz haklý olduðu konularda bile kendi tezlerini dünyaya anlatmakta zorlanýyor olmasýnýn birçok sebebi var. Tek bir noktaya indirgenemez. Ama yine de bu süreci bir þekilde yönetmek, oluþturduðu problemlere çözüm yolu bulmak imkânsýz deðil. Nasýl olsa kimse bizi dinlemez diyerek dünyaya kendimizi anlatmaktan ve bunca düþman arasýnda bize dost veya müttefik olabilecek birilerini bulup yanýmýza çekme çabasýndan vazgeçecek deðiliz herhalde. O zaman Siyaset’ten ümidi kesmek gerekir. Oysa dostlarý arttýrýp düþmanlarý azaltmanýn yolunu da, hasýmlarýmýzýn elindeki laiklik silahýný etkisiz hale getirmenin çaresini de Siyaset bulmalýdýr.