Ortadoğu’daki büyük sınav

- Kürtlerle savaşmıyoruz. Çünkü yüzlerce yıllık bir kardeşlikten bahsediyoruz. Aynı toplumda, aynı kentte, aynı mahallede, aynı evde, aynı düğünde, aynı yasta bir olmaktan bahsediyoruz. Bu sosyolojik bağlam, Selçuklu’da da böyleydi, Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyetinde de... 

- Kürtlerle savaşmıyoruz. Çünkü Türkler ve Kürtler, Haçlılara karşı verdikleri mücadelede de, Moğollara karşı verilen savaşta da omuz omuzaydılar. Kardeşlik, ruhi birikimdir, geçmişten geleceği görür. Bu cihad kardeşliği, 1. Dünya Savaşında ve Kurtuluş Harbimizde de devam etti. İslam milletinin cengaver evlatları olarak, yan yana ve iç içe yaşanmış bir talih/kader beraberliğinden söz ediyoruz. Ortak sevinçler kadar ortak kederlerin de bizleri birbirimize kenetlediğini tarih defaatle öğretmiştir bize.      

- Kürtlerle savaşmıyoruz. Çünkü bizdeki ümmet bilgisi, günlük hayatın içinde, tüm Müslümanları birbirine eşit ve kardeş eyler ve bu gündelik pratik, bizim bir yaşam tarzımızdır. Bizdeki bu kardeşlik yaşantısı, Avrupa’daki etnik yapılaşmadan çok farklıdır. Ortadoğu’ya, Avrupa’nın ölçülerine göre bir kıyafet biçmeye kalkarsanız, açık söyleyelim bu kıyafet bize dar gelir. Bizim ufkumuz geniştir ve tarihimiz, ötekini imha üzerine yükselmez. Bizde ümmet, renk-ahenk kaynaşan bir ebru teknesi gibidir. Biz, Nuh’un gemisine inananlardanız.

- Kürtlerle savaşmıyoruz. Terör gruplarına karşı ciddi bir mücadele içindeyiz. Ve bu mücadeleye de durup dururken başlamadık. 1984’ten bu yana insanımıza ölüm ve dehşet saçan PKK terör örgütünün Suriye’deki tehdiş kolu olan PYD ve YPG ile mücadelemiz gizli kapaklı değildir. Suriye’deki krizin sona ermesini ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü her zaman savunduk. Hem Suriye krizinin aşılmasında hem terörle mücadelede diplomatik tüm süreçleri sabırla ve uluslararası kurallara uygun şekilde tükettik. Üstelik sadece devlet nezdinde değildi bu uğraşılar. Suriye krizini ve akabindeki muhacir akınını asaletle, sabırla, merhametle, dayanışmayla göğüslemiş aziz bir milletimiz var. Bunu tüm dünyaya anlatmaya çalıştık. Ama ne zaman ki ‘van minut’ dedik, ne zaman ki ‘dünya, beşten büyüktür’ dedik, ne zaman ki ‘İsrail’in sınırlarını’ sorduk... Dünyayı hep sağır ve dilsiz, kendimizi hep yalnız bulduk. 

- Kürtlerle savaşmıyoruz. Şimdi bizim dini ve tarihi tecrübemizin ışığında, Türkler, Kürtler, Araplar olarak birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Bu, tarihi bir sınavımızdır.

100 yıl önce Skyes-Picot Antlaşmasıyla sınırlandırılan Ortadoğu, bugün yeniden tanzim edilmek isteniyor. Dün sınırlarla, mayın tarlaları ile dikenli tellerle halkları bölüp ayıranlar... Bu gün aynı halkları birbirine düşman etmek telaşında... Dün toprağa çizdikleri sınırları, bugün gönüllere kazımak istiyorlar. 

Biz buna izin vermeyeceğiz. “Türk, Kürt, Arap kardeştir. Terör örgütleri kalleştir.”