Belki de Arap Baharý ve ekonomik krizler nedeniyle bu yýlki 24 Nisan biraz sönük geçti. Aslýnda Ermeniler ayný iddialarýný tekrarladýlar, belki de geçtiðimiz yýllardakinden daha gayretliydiler. Hatta Fransa’da ilk kez bir baþkan, Sarkozy Ermeni anýtýnýn baþýna kadar giderek sözde soykýrýmý andý. Kimbilir, belki de bizler bu duruma alýþýyoruz, ya da bizim de gündemimiz bu yýl çok doluydu ve Ermenilere yeterince yer kalmadý.
Bu yýl Ermeni meselesinde en anlamlý çýkýþý Cumhurbaþkaný Abdullah Gül Çanakkale gezisi esnasýnda yaptý. Gül bir soru üzerine 1915 olaylarýný ‘ortak acýlar’ olarak tanýmladý ve “Acýlardan hiç kimse mutluluk duymaz. Tarihi, düþmanlýk vesilesi olarak ortaya çýkarmanýn doðru olmadýðý kanaatindeyim. Acýlar hepimizin ortak acýlarýdýr, bunlar yeni nesillere düþmanlýk, öç alma olarak aktarýlýrsa bunun sonu olmaz” dedi.
Dili deðiþtirmek
Bu açýklamadan bir gün sonra Cumhurbaþkaný Gül ve ekibi ile birlikte Gökçeada deniz otobüsündeydim. Gül yol boyunca ‘ortak acýlar’ konusuna yeniden deðindi ve asýl sorunun ‘dili deðiþtirmek’ olduðunu söyledi. “Kimin haklý, kimin haksýz olduðu elbette önemli ama, bundan daha önemlisi karþýlýklý olarak kullandýðýmýz dili deðiþtirmek ve birbirimizi anlamaya çalýþmaktýr” dedi. Gerçekten de eðer bu meselelere bir çözüm bulacaksak bunu karþýlýklý hakaretlerle, aþaðýlamalarla, baðýrýþ çaðýrýþla yapamayacaðýmýz kesin! Bu þekilde aslýnda kendimizi savunmaktan çok karþý tarafýn acýlarýný deþiyor, yaralarýný yeniden kanatýyoruz. Oysa iki tarafýn da öncelikle teskin edilmeye, acýlarýnýn anlaþýlmasýna ihtiyacý var. Türkler sebebi ne olursa olsun, 1 milyondan fazla Ermeninin bu olaylar sonunda yüzlerce yýldýr yaþadýklarý vatanlarýndan sökülüp atýldýklarýný, adeta öksüz kaldýklarýný anlamak zorundadýr. Ayný þekilde Ermeniler de tek acý çeken kendileriymiþ gibi davranmayý bir yana býrakýp, Türklerin geçen asrýn en büyük acýlarýný çeken insanlarý olduðunu görmelidir. Türkler çöken bir imparatorluðun altýnda kaldýlar. Ýmparatorluk adým adým gerilerken, ordularýn çekildiði o coðrafyalarda Türkler ve diðer Müslümanlar iþkencelerle, katliamlarla, hatta soykýrýmlarla karþýlaþtýlar. Hiçbir insaflý Ermeni 19. yüzyýlýn sonundan 1923’e kadar geçen dönemde Türklerin yaþadýðý acýlarý reddedemez. Üstelik bu acýlarýn bir kýsmý da silahlý bazý Ermeni gruplarca çektirilmiþse.
Cumhurbaþkaný Gül’ün dediði gibi “acýlarý yarýþtýrmanýn kimseye bir faydasý yok”... Ayný þekilde karþýnýzdakinin acýlarýný yok saymanýn da hiç kimseye faydasý yok... Ýlk ihtiyacýmýz acýlarýmýza saygý duyulmasý. Bunun içinse hem Türklerin hem de Ermenilerin öncelikle iletiþim dillerini deðiþtirmesi gerekiyor. Hrant Dink bu durumu Ermenilerin zamanla kanlarýna kadar iþlemiþ olan Türk düþmanlýðýndan kurtulunmasý olarak izah ederdi. Ne yazýk ki Dink anlaþýlamadan bu dünyadan çekip gitti... Umarýz benzeri bir çaðrýda bulunan Cumhurbaþkaný Gül Türkler ve Ermeniler arasýndaki zehirli dili yumuþatmayý baþarabilir.
Darbe günlükleri
Alper Görmüþ bir demokrasi kahramaný... Eðer 2003-2005 döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanlýðý yapan Özden Örnek’in günlüklerini 2007’de bulup Nokta dergisinde yayýmlamamýþ olsaydý bizler bugün belki de darbeleri yargýlama noktasýna gelemeyecektik. Bu nedenle Darbe Günlükleri’ni sadece bir gazetecilik baþarýsý olarak görmedim. Darbe günlükleri bir anlamda saldýrý altýndaki demokrasimiz için can simidi olmuþtur... Bundan dolayý Görmüþ’ün günlükleri ‘Ýmaj ve Hakikat’ adý altýnda kitaplaþtýrmýþ olmasý çok iyi olmuþ. Kitap, Türk siyasi hayatýný anlamak isteyen herkes için baþucu kitabý niteliðinde. Bu vesileyle tüm günlükleri bir kez daha okudum. Eðer darbeleri, özellikle de askerimizin darbe yapa yapa ne kadar gerçeklerden uzaklaþtýðýný anlamak istiyorsanýz ‘Ýmaj ve Hakikat’ bir çýrpýda okuyabileceðiniz ibretlik bir kitap. Eser Etkileþim Yayýnlarý’ndan çýktý... Bence kaçýrmayýn... Hepinize iyi okumalar...