Bir hanýmefendi... Ýsmi lâzým deðil... Roman yazýyor... Dolayýsýyla “edebiyat”la, edebiyatýn verimleriyle haþýr neþir...
En azýndan böyle olmasýný temenni ediyoruz.
Romanlarýnda aþktan, tutkudan, insan sevgisinden, erguvanlardan söz eden bu haným hem son derece kötü, hem cahil, hem vicdansýz, hem de nasýl derler, “takýntýlý” ve “terbiyesiz” bir insanmýþ...
Hatýrlarsanýz, 11 aylýk bebeði ve annesini katleden PKK’lýlarla ilgili bir yazý yazmýþtý.
Bu cinayeti, PKK’nýn iþlediðini “varsaymýþtý...”
Katliamý eleþtiriyor gibi yapmýþtý ama daha çok PKK’nýn zamanlamasýna kýzmýþtý... Bu cinayetler, Erdoðan’ýn ve “idam isteriz” diye slogan atan yýðýnlarýn, özellikle Ýçiþleri Bakaný’nýn elini güçlendiriyormuþ... Zamaný mýymýþ?
Böyle vicdansýz bir yazý...
Hem vicdansýz olacaksýn, hem de utanmadan “varsayacaksýn!”
PKK, “11 aylýk bebeði ve annesini biz öldürmedik” diye bir açýklama yapsa, huzura erecek... Yani, hanýmefendiye gün doðacak.
Çünkü hanýmefendi, terör örgütünün “resmî olarak” üstlenmediði cinayetleri Reis’e (ifade kendisine aittir) yazmak gibi bir alýþkanlýða sahip... Reis, “adamlarý” ve “silahlý milisleri” (bu ifade de kendisine aittir) aracýlýðýyla “mahsustan” olaylar çýkarýyormuþ ki, PKK’yý suçlayabilsin...
Görüyorsunuz deðil mi? Gündüz gözüyle iþlenen “entelektüel cinayeti” görüyorsunuz...
Ýnsan sevgisini ve “aþk”ý merkeze alarak romanlar yazan hanýmefendi, “Bu PKK ne eli kanlý, ne vahþi bir terör örgütüymüþ... Allah bin belasýný versin!” diyeceðine, “örgütün zamanlamasý yanlýþtý” demeye getiren cümleler kurarak, terörü ve terörden türeyen þiddeti meþrulaþtýrýyor.
Demek ki “zamanlama” doðru olsa, sorun yok.
Ýþbu vicdansýz haným, T24’teki köþesinde, dövizdeki dalgalanmayla ilgili bir yazý yazmýþ.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý, “çaresizce” yel deðirmenlerine saldýran Don Kiþot’a benzetiyor.
Halkýn verdiði desteði de “trajedi” olarak yorumluyor.
Bu kriz, “Türkiye’yi yönettiðini iddia edenlerin çapýný ve çerçevesini” ortayla koyuyormuþ.
Kendisinden dinleyelim: “Uzun bir süredir, ama özellikle son dolar krizi nedeniyle Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn tavrý bana Don Kiþot’u hatýrlatýyor... Gerçeklikten bütünüyle kopuþ, kendi hayal âleminde yaþama; dört bir yanda düþman, saldýrý, komplo algýsý; gerçeði göstermeye çalýþanlarý hain, ajan, düþman belleme; yenilgiyi zafer sayma; yalanlarla, masallarla, korku hikâyeleriyle örülmüþ bir beyin yýkama ve algý operasyonuyla kitleleri etkisi altýna alýp gerçekten koparma, kopmamakta direnenleri susturma, tasfiye, yok etme... / Ne var ki Don Kiþot, kahramanlýk hayalleri gören, kötülüðe karþý savaþtýðýný sanan zavallý bir meczuptur eninde sonunda, çevresi de onu böyle görür. / Oysa bizim yerli ve millî Don Kiþot’umuz, gerçek ve mutlak güç sahibi, astýðý astýk, kestiði kestik bir Âdem. Üstelik yanýnda yöresinde ona gerçekleri gösterip hizaya getirmeye çalýþan Sancho Panza’lar da yok. Bizimkinin çevresindekiler rol icabý deðil gerçekten uþak.”
Bu utanmaz kadýna söylenecekler bellidir:
BÝR- “Yerli ve milli Don Kiþot” diye hakaret ettiðin kiþi, halkýn oylarýyla seçilmiþ meþru Cumhurbaþkanýdýr... Hakaret ederek, aslýnda kendi “çapýný ve çerçeveni” ortaya koyuyorsun
ÝKÝ- Dövizdeki dalgalanmanýn “spekülatif bir atak” olduðuna iliþkin en az bin adet uzman görüþü yayýnlandý... Hepsi de sizin mahallenin adamlarý... Mesele hiç de karikatürize etmeye çalýþtýðýn gibi deðil.
ÜÇ- “Türkiye batýyor” diye zil takýp oynamak, nasýl bir aþaðýlýk halete iþaret eder? Bunun cevabýný kendin bul...
DÖRT- Don Kiþot’u “hakaret sýfatý” olarak kullanmandan da anlaþýlýyor ki, dünyadan haberin yok... Sepet gelmiþ, sepet gidiyorsun. Okumuþsun ama boþ okumuþsun... Mustafa Özel’in, Jale Parla’nýn, Necip Tosun’un yazdýklarýna bakarsan, nasýl bir “zavallýlýkla” yazýya kalkýþtýðýný görürsün. Utanacak yüzün yok ama, oku, belki utanýrsýn.
BEÞ- Don Kiþot’un “erdem”le ve özellikle “akýl”la iliþkisini anlamadan roman yazýlmaz. Bence býrak o kalemi. Ortalýðý kokutuyorsun!