Ortaylı ve Cindoruk’un ortak dünyası!

Elbette zor bir dönemden geçiyoruz. Kabullenmek bir yana tartışılması bile kolay olmayan sorunlarla yüzleşiyor, canımızı yaksa da, bazı şeylerden fedakarlık etmek zor gelse de çözüm için ve ortak bir gelecek adına yürümeye çabalıyoruz. Zorlanıyoruz, ama yürüyoruz.

Böylesi dönemlerde gözler daima bilge insanlara, son dönemin moda kavramıyla ‘akil’ adamlara çevrilir. Onların ne diyeceği, nasıl bir duruş sergileyecekleri önemlidir. Bir bakıma kriz dönemlerinin can simidi rolünü üstlenirler.

Türkiye’de tam da bu noktada ciddi bir eksiklik, eskilerin deyimiyle ‘kahtı rical’ yaşadığımızı bir kez daha görmüş olduk ne yazık ki. Terör, Kürt sorunu ve daha büyük resimdeki sorunlar/çatışmalar devam ederken, neredeyse sesi soluğu çıkmayan, yol gösterici olmak bir yana, sıradan güvenlik tezlerinin ardına saklanan isimler, şimdilerde sahnede bambaşka bir çehreyle yer alıyor.

Şaşırtıcı değil. Dün elini taşın altına sokmayanlar, bugün ateşten bir gömlek haline gelen süreci desteklemek bir yana, farklı kaygılarla kösteklemeye çabalıyor. Dün çözüme dair önerisi olmayan, kafa yormayan ve bir gelecek inşası üzerinde çaba göstermeyenlerin, bugün farklı davranması da beklenemez zaten.

***

Bir parantez açayım izninizle. Hayatım boyunca hiçbir ortak metne imza atmadım. Bu yönde gelen tekliflerin tamamını geri çevirdim. Bunun nedeni sadece metinlere olan itirazım değildi. Sözkonusu metinde kimlerin imzasının yer aldığı çok daha önemliydi benim için. O nedenle de en az metin kadar, imza sahipleriyle ortak bir zihin dünyasına sahip olup olmadığımı sorguladım.

Geçtiğimiz günlerde çok sayıda ismin imza attığı ve son dönemin kritik tartışmalarını esas alan bir metin yayınlandı. Tam da yukarıda ifade ettiğim gerekçelerle metinden çok imza sahipleri dikkatimi çekti.

İmza sahibi onca ismi tek tek sayacak yerim yok. Ancak sadece birkaç örnek verebilirim. İlber Ortaylı ve Halil İnalcık gibi iki düşünce adamını, mesela Osman Pamukoğlu ve Hüsamettin Cindoruk’la ortak imzada buluşturan ruh halini anlamak zor doğrusu.

Eğer bu isimleri aynı zeminde buluşturan ‘Türkiye nereye gidiyor’ sorusu ve bunun ortaya çıkardığı endişeler ise durum daha da vahim. Bu takdirde İlber Ortaylı’nın her vesileyle vurgu yaptığı tarih algısı ve gelenekle; Cindoruk’un dünyasını buluşturan ortaklığın ne olduğunu anlamamız gerekir.

***

Sıradan insanlardan bahsetmiyoruz. Bilgisi, birikimi ve cesaretiyle herkese meydan okuyan, yeri geldiğinde bir harfin, kelimenin ve kavramın hesabını soracak kadar hassas insanlar sözkonusu olan. Şu halde hangi endişe ya da gerekçe onları Pamukoğlu, Cindoruk ve benzeri isimlerle aynı gelecek tasavvurunda birleştirebilir.

Tüm bunların ‘Memlekette işler iyiye gitmiyordu, bu hassasiyeti duyan herkesle aynı yerde buluşurum’ gibi bir gerekçesi varsa, o zaman hepimize geçmiş olsun. Demek ki gözümüzde büyüttüğümüz bunca birikim ve bilgelik; bu ülkenin değerleriyle hiçbir aidiyeti olmayan isimlerle aynı metinde/çatıda buluşmaktan sakınmıyor.

Oysa şu sözlerin sahibiydi İlber

Ortaylı:

‘Birbirlerini tanımayan, birbirlerinden şüphe eden kitlelerin bulunduğu yerde ne sulhüsalah yani barış, ne de onurlu bir eşitlik olur.’

Ne kadar hazin.