Orucun psikolojik açıdan üç anlamı

Oruç tutmak modern insan için en zor ibadetlerin başında geliyor. Sürekli olarak beden hazları almaya alışmış kişilerin, günde 16 saat ve bir ay boyunca beden hazlarından uzak durması kolay iş değil. Gerçekten de oruç tutabilmek ancak, Allah’la ve dinle sahici bir bağ kurduğumuz zaman sürdürülebilir oluyor. Sadece sosyal alışkanlıklar üzerinden veya toplumla uyumlu olmak için oruç tutmak artık pek mümkün değil.

Kanaatimce orucun en az üç psikolojik boyutu var. Bunlar; beden hazlarını denetleme, Allah’la olan bağı güçlendirme ve Ramazanla gelen yeni bir sosyal düzen şeklinde.

Beden hazlarını denetleme

Beden hazlarına yaklaşım açısından iki farklı felsefi tutum var. Hristiyanlığın bazı mezhepleri beden hazlarının manevi yoğunlaşmayı bozduğuna inanıyor. Bu mezhepler yaşam boyu keşiş hayatı yaşayarak, beden zevklerinden uzaklaştırmayı öneriyor. İslam ise beden hazlarını Allah’ın verdiği nimetler olarak görüp meşru kabul ediyor. Ama beden hazları üzerine denetleme istiyor.

İslam’ın yaklaşımı “bedene hazları yasaklama ama hazlara da kapılıp gitme. Hazları denetle. Haz alma sürecini terbiye et” şeklinde. Oruç tam da bu felsefenin uygulaması. Gerçekten de oruç bedensel ve zihinsel hazların denetlenmesi için biçilmiş kaftan.

Allah’la olan bağı güçlendirme 

Oruç tutmanın temel gerekçesi Allah’ın bizden yapmamızı istediği şey olması. Normalde biyolojik yapımız aç kalmayı istemez. Yemek, içmek ve cinsel dürtülerimiz doyurulmak ister. Oruç ise dürtülerimizin ertelenmesini gerektiriyor. Bunu yapabilmemiz için sağlam gerekçelerimizin olması gerekir.

O zaman insana zor gelen orucu niye tutuyoruz? Aslında bu sorunun tek cevabı var: Yaratan istedi diye. Yani sahibimizin dediğini yapmış oluyoruz. Onunla ilişkimiz için aç ve susuz kalıyoruz.  Bu sebeple de oruç tutmak Allah’la bağının güçlenmesine sebep olur. Gerçekten de oruç tutmak için dindarlık da derinlik gerekiyor. Oruç tuttuğumuz zaman da dindarlığımızın derinliği artıyor.

Ramazan ayının sosyal düzeni

Orucun üçüncü psikolojik boyutu, bir ay boyunca hayatın günlük akışına yeni bir düzen getirmesi. Ramazan ayı; ibadetlerde sosyal etkileşimde ve yardım etme davranışında artmaya neden olur.

Ramazan ayı boyunca ibadet miktarında artma olur. Bu sebeple de Ramazan ayı hem bireysel alanda hem de toplumsal düzeyde manevi alanın genişlemesine neden olur

Ramazan ayının getirdiği yeni gündelik hayat akışının bir yönü de iftarlar ve teravih namazları dolayısıyla sosyal etkileşimin artmasıdır. İftarlar insanların bir araya gelmesine imkan sağlar. Belki de ailece beraber akşam yemeklerinin en fazla ailece yapıldığı ay, iftarlardan dolayı Ramazan ayı. Belki de ailece beraber akşam yemeklerinin en fazla yendiği ay, iftarlardan dolayı Ramazan ayı. Sosyal etkileşimin artmasının ise insan mutluluğunu arttırdığını biliyoruz.

Ramazan ayının bilinen bir diğer etkisi de kişilerin yardım davranışının artmasıdır. Zekat ve fitrenin bu ay üzerinden işlemesi, yardımın yoğunlaşmasına sebep oluyor. Yardım etmenin insan mutluluğunun artmasını sebep olduğu ise bir çok din psikolojisi çalışmasında gösterilmiş durumda.