Kasým Süleymani suikastýyla baþlayan yeni kriz sürekli týrmanýyor. Ýçeride ve dýþarýda imajýný düzeltme derdinde olan Ýran, “izdiham” bahanesiyle ertelediði defin iþlemini, ABD üslerine karþý “ayný saatte ve ayný ülkede” düzenlediði füze saldýrýsý eþliðinde gerçekleþtirdi. Þimdi dünya Amerika’nýn misillemesini bekliyor.
Bu kaos yarýþýnýn ne kadar süreceðini bilmiyoruz ama her adýmýn, yüz yýlýn maðduru olan Müslümanlara vurulan yeni darbeleri oluþturacaðýný iyi biliyoruz.
Daha da vahimi; yürütülen “mezhep savaþý” algýlarýna bakýlýrsa, Ýslam dünyasýnda yeni “kardeþ kavgalarý” planlandýðý anlaþýlýyor. Oysa bir önceki yazýmýzda da bahsettiðimiz gibi olay küresel emperyalistlerin, kendi çýkarlarý için yine Ýslam dünyasýný kullanmasýndan ibarettir.
Hangi mezhep savaþý? ABD’nin mezhebi ne? Veya þu anda Ýran hangi Ýslamî deðeri koruma derdinde? Suudi Arabistan ve BAE ile Ýran savaþýrsa, “mezhep” ve “din” adýna nasýl bir mücadele verilmiþ olacak? Hangi taraf; hangi “doðru”yu savunacak?
Oysa sadece Haçlý-Siyonist ittifaký adýna yeni bir vekalet savaþý yapýlmýþ olacak ve iki taraf birbirini yiyeceði için Ýsrail boþalan meydana daha rahat yayýlacak.
Yeter artýk… Ýslam dünyasý ne zaman uyanacak?
Ýngilizlerin, Ýslam’da fitne için dizayn ettiði laboratuvar ürünü ve ABD’nin kullanýþlý aparatý Vehhabilik veya Pers emperyalizmi için seferber edilen Þiilik üzerinden yapýlan deðerlendirmeler, “Ýslam’ýn gerçekte ne olduðu” konusunda asla doðru fikir veremez.
HERKES “OSMANLI HUZURU”NU ARIYOR
Yüz yýldýr acýnýn her çeþidiyle karþýlaþan bu bölgedeki bütün kesimlerin, Osmanlý döneminde yüzyýllarca huzur içinde yaþamýþ olmasýnýn bir anlamý yok mu?
Farklýlýklarýn kucaklaþtýðý bu en sancýlý coðrafyadaki huzurun asýl týlsýmý, Osmanlý’nýn hareket tarzýný belirleyen yol haritasýndan kaynaklanýyordu. Ýþte bu kurallar, her türlü emperyalist ve sömürgeci anlayýþý reddeden, Müslüman olduðunu söyleyen herkesi “kardeþ” bilen Ýslam’ýn ana ekseni Ehl-i sünnetin akideleriydi.
Bugün Türkiye’nin sergilediði kucaklayýcý, teskin edici ve arabulucu tavýr aslýnda o anlayýþ ve kültürün uzantýsýdýr.
3 Mart 1924 günü TBMM’de hilafetin kaldýrýlmasýna muhalif olan mebuslarý ikna için kürsüye gelen Adalet Bakaný CHP Ýzmir Mebusu ayný zamanda Ýttihat Terakki liderlerinden olan Seyid Bey, Ýslam tarihi kývamýndaki uzun konuþmasýnda, “Bilirsiniz ki bugün ehl-i sünnet, sýratý müstakim üzerinde bulunan dört mezhepten ibarettir. Sýratý müstakim (doðru yol) bunlarýn gittiði yoldur. Asr-ý saadetten sonra âlem-i Ýslâm’da muhtelif fýrkalar zuhur etmiþtir. Onlardan biri de Þia fýrkasýdýr…” demiþ ve devamýnda Þia hakkýnda çok daha çarpýcý ifadeler kullanmýþtý.
ÝNÖNÜ “DEVLET SÖZÜ” VERMÝÞTÝ
Bu cümleler aslýnda Cumhuriyet’e kadar olan dönemde bütün bu coðrafyadaki yaygýn ve resmi “din” anlayýþýný özetliyordu. Nitekim bu konuþmadan sonra da Ýsmet Paþa kürsüye gelmiþ ve “endiþeliler”e, “Hilafetin kaldýrýlmasýyla ahkam-ý Ýslamiyye’nin muhafazasýnda ve icrasýnda hiçbir eksik olmayacaktýr” þeklinde “devlet sözü” vermiþti. Ve bu sözün gereðini yapmasý için de, ayný gün Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý kurulmuþtu. Yani Diyanet’in kuruluþ amacý, “Ehl-i sünnet akaidini ve ahkâmýný, hilafet hassasiyetiyle muhafaza etmek” idi. Eðer Osmanlý’ya ruh veren bu anlayýþ iyi temsil edilebilseydi bugün “Ýslamiyet”in aslýnda ne olduðu hakkýnda bu kadar karmaþa yaþanmazdý.
Netice itibariyle, “Barýþ dinidir, uygulandýðý beldeye huzur getirir” diye tarif ettiðimiz Ýslamiyet, Peygamber Efendimizin ve eshabýnýn yaþadýðý Ýslamiyettir. Bütün Müslümanlar, FETÖ gibi ulusal tehdide dönüþen sapýklýklarýn da tek panzehri olan bu güzide deðeri esas almadýkça, Ýslam dünyasý fitne ve fesattan kurtulmayacaktýr