Rusya, Kýrým’da 19’uncu yüzyýl refleksi verdi, dünya, Amerika’dan 20’nci yüzyýl refleksi bekliyor, oysa, 21’inci yüzyýlda yaþýyoruz.” (STAR, Putin, tahmininde yanýldý, 20 Mart 2014) Yaklaþýk, bir yýl önceki yazýmýn ilk cümlesi, aradan geçen sürede iki önemli sonuç doðurdu: 1- Putin, 19’uncu yüzyýl refleksiyle bu yüzyýlda uzun mesafe koþamayacaðýný anladý, 2- Batý, 20’nci yüzyýlýn Soðuk Savaþ refleksinin Ukrayna Krizi’nde bir iþe yaramayacaðýný gördü.
Alman Þansölye Merkel ile Fransa Cumhurbaþkaný Hollande’ýn giderek “3’üncü Dünya Savaþý” riski doðuran (Bkz: UKRAYNA: 3. Dünya Savaþý, STAR, 2 Þubat 2015) geliþimine “dur” deme amaçlý diplomasi ataðý, ilginçtir, Avrupa diplomasisinin 200 yýl önceki geleneðini canlandýrdý.
Fransýz Devrimi ve Napolyon Savaþlarý’nýn gölgesinde 1814-1815 yýllarýnda Avusturya-Macaristan, Büyük Britanya, Çarlýk Rusyasý, Prusya (Almanya) ve Fransa’nýn katýlýmýyla gerçekleþen Viyana Kongresi, Avrupa’nýn büyük güçleri arasýnda denge saðlayarak kalýcý barýþý kurmaya dönük tarihi bir buluþmadýr. 1914’teki Birinci Dünya Savaþý’na kadar kýtada hükmünü koruyan kararlar Avrupa tarihi açýsýndan kýtanýn bütününde sistem oluþturmanýn “ilk” çabasý olarak deðerlendirilir.
Belli ki, Hollande ve Merkel, Ukrayna’da yaþanýlan krizin, Soðuk Savaþ yapýlanmasý olarak varlýðýný sürdüren Birleþmiþ Milletler eliyle çözülemeyeceðini anlayarak harekete geçtiler. Avrupa kendini bir anda, “aralarýnda mutabakat saðlamýþ uluslarýn toplu diplomasi geleneðine” dönmüþ buldu. Viyana Ruhu, uluslar arasýndaki rekabeti, hatta çatýþmalarý ortadan kaldýrmýyordu, ama, büyük çatýþmalarýn büyük güçler arasýndaki diplomasi ile çözümlenmesinin kalýcý metotlarýný sergiliyordu. Kiev-Moskova turunu yapan Merkel-Hollande ikilisi, Avrupa’nýn bu çok köklü diplomasi zemininden hareket ettiler,Putin ayný zeminde görüþtü, Obama devre dýþý kaldý...
Ýþ bununla kalmadý... Kendi küresel çýkarlarý doðrultusunda Ukrayna’yý (parçalanmýþ da olsa) NATO þemsiyesi altýna almayý planlayan Amerika’ya Hollande, “biz bu planda yokuz” mesajýný vermiþti, Merkel, bu açýklamayý, “Ukrayna’nýn silahlandýrýlmasýna karþýyýz” sözleriyle tamamladý.
Batý’nýn geri adýmý
21’inci yüzyýla, Batý’nýn ekonomik ve askeri gücünü kullanarak bütün uluslara kendi üstünlüðünü kabul ettirme telaþýyla baþladýk, Ukrayna Krizi, dönüm noktasý oldu.
Amerika tek süper güçlü Roma Ýmparatorluðu sistemini korumaya çalýþýrken, farklý aktörler bunun sürdürülebilir bir sistem olmadýðýnýn iþaretlerini veriyorlar.
Yalnýz Rusya deðil, Türkiye’den Latin Amerika’nýn liderlerine, Yunanistan’dan Ýspanya’ya uzanan halk hareketlerine kadar pek çok bölgesel güç “zafer tam-tamlarý diplomasisi” yerine, eþitlikçi ve diyaloða açýk bir diplomasinin bu yüzyýlý güvenilir kýlabileceðinin iþaretini veriyor. Putin’in, Batý’ya dönük “kendimi aþaðýlatmam” kararlýlýðýyla, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn benzer mesajlarý, asla bir tesadüf deðil.
Osmanlý yapýlanmasý önemlidir
Soðuk Savaþ yýllarýnýn küresel analiz sistemi olan “jeo-politik” kavramýnýn çöktüðü, yerini “sosyo-politik”in aldýðý çok özel bir döneme girdik.
Dünya artýk, harita üzerinde þekillendirilen stratejiler doðrultusunda hedef coðrafyalara hakimiyet üzerinden yapýlanamýyor.
ABD’nin ünlü strateji uzmaný Brzezinski, klasik jeo-politik deðerlendirmesiyle, Ukrayna’yý NATO’ya alabileceðini planladý ama, bu ülkede yaþayan 8 milyon Rus’u unuttu!.. Bugün, Müslüman coðrafyada kontrollü kaos için Sünni-Þii çatýþmasýný körükleyen “jeo-politik” yaklaþýmýn yakýnda Türkiye’nin öncülüðünde oluþacak “sosyo-politik” çözümlemeyle çöktüðünü göreceðiz. Çünkü, Ortadoðu’da yüz yýl önce sýnýrlarý çizmiþ Sykes-Picot Anlaþmasý’nýn çökmesi bizi, 1815’e taþýyor. O tarih diliminde bölge halklarýnýn dengesini kollayan Osmanlý yapýlanmasý var!..
O siyasi genetik farklýlýk, Ýran halkýnýn refahýndan çalýnan petrol paralarýnýn bölgede savaþa, Türk vergi mükelleflerinin paralarýnýn ise o savaþtan kaçan milyonlara etnik, dini ve kültürel ayrým yapmaksýzýn harcanmasýnda þekilleniyor. Kuþkusuz son sözü, Ýran halkýnýn “nereye kadar” sorusuyla Türk vergi mükellefinin Batý’da da þok yaratan olgun sabrý söyleyecektir.
Küresel güçlerin, Türkiye’nin Somali’de sosyal ve ekonomik yatýrýmlarla güçlenmesinden rahatsýz olmasý, buna karþýlýk tam karþýsýndaki Yemen’de Ýran’ýn silahlý baskýnýna ses çýkarmamasý yaþadýðýmýz dönemin turnusol kaðýdýdýr.
Bu, cumhuriyetimizin niteliklerini deðiþtirme anlamýna gelmiyor. Aksine, dedelerimizin bize býraktýðý birikimi bir kez daha bölge halklarýyla paylaþmamýzý zorluyor. “Öncülük” ile “hegemonya” farklý kavramlardýr.