Sultan Abdülhamid anýlarýnda Ýngiltere Büyükelçisinin Anadolu, Suriye ve Hicaz topraklarýnda, sözüm ona uygarlýk tarihine katkýda bulunmak adýna, yeraltý kazýlarý yapmak istediðini anlatýr. Hatta Londra, Ýnsanlýk ve Uygarlýk tarihine öylesine düþkündür ki, kazýlarýn bütün giderlerini de karþýlayacaðýný söyler! Büyükelçi bulunacak tarihi eserlerin hiçbir bedel istenmeksizin Osmanlý Devleti’ne teslim edileceðini vurgular. Abdülhamid Han kazýlarda çalýþan iþçilerin arasýna yerleþtirdiði adamlarýndan neler olup bittiðini günü gününe öðrenir: Bu arada Musul ve Baðdat'taki heyetlerin yüzey çalýþmalarýný býrakýp kuyular açmaya baþladýklarýný öðrendim. Adamlar tarihi eser deðil petrol arýyorlardý besbelli... Aradan bir kaç gün geçti geçmedi bu kez elçi ayrý bir haber vermek için geldi, Suriye ve Hicaz topraklarýnýn büyük bölümünü çöl olduðunu, susuzluk çekildiðini eðer kabul edersem insanlýk namýna (!) kuyular açmaya hazýr olduklarýný söyledi. Ancak bir koþullarý vardý; kuyular Ýngilizlerin çýkan suysa halkýn olacaktý.
Padiþah Ýngiltere'nin bu ikiyüzlü politikasý üzerine koþullarýný kendisinin belirlediði bir anlaþma saðlamak amacýyla kollarý sývadý. Ancak böyle bir anlaþmaya Londra sýcak bakmayýnca, Musul ve Baðdat'ta açýlan kuyularý kapattýrdý, Ýngilizlerle her konuda baþa çýkabilecek olan Almanya'yla masaya oturdu. Abdülhamid Han Almanlarýn, Osmanlý'yla yakýnlaþmayý kötüye kullanýp, petrol çýkarma ve üretme istekleriyle karþýlaþacaðýný biliyordu. Öyle de oldu. Musul çevresinde "eski eser" aramak istediklerini söylediler: Alman Ýmparatoru yanýnda bazý bilim adamlarýný da getirmiþti. Bunlarýn eski eser arama isteðini hemen kabul ettim. Ancak Almanlarýn ne yaptýðýný yerinde izlemek amacýyla yaverlerimden birini Musul'a yolladým. Hemen bir iki gün sonra Musul'dan ilk rapor geldi; Ýngilizler gibi Almanlar da kuyular açýyor, sondajlar yapýyordu. Aslýnda Almanya gelip petrol aramak istediðini açýkça söylese, bazý koþullar çerçevesinde izin verecektim. Ama Almanlarýn iki yüzlülüðünü baðýþlamadým ve ipe un serme yöntemiyle Almanlarý oyaladým...
Abdülhamid Han bu arada, sadece Musul ve Baðdat'ýn deðil baþta Hakkari ve Bitlis olmak üzere bölgede petrolün bulunabileceði yerleri tespit ettirmiþti. Groskopf adýnda bir uzman bütün bölgeyi karýþ karýþ gezmiþ, Kerkük, Zaho, Süleymaniye'nin dýþýnda, günümüz Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarý içinde kalan topraklarda, tam tamýna 65 noktada petrol bulunduðunu saptamýþ ve Padiþaha ayrýntýlý bir rapor yazmýþtý. Abdülhamid Han emperyalist devletlerin petrol üzerindeki oyunlarýna son vermek amacýyla, biri 1988 diðeri 1989'da olmak üzere petrolleri padiþah mülkü olarak ilan ederek hazine-i hassaya (özel padiþah hazinesi) baðlamýþtý. Padiþahýn çýkardýðý bu iki ferman Ýttihatçýlarýn baþa geçmesiyle, padiþahýn özel malý mülkü 1908 yýlýnda Ticaret ve Bayýndýrlýk Bakanlýðýna devredilecekti. Ýþ bu kadarla da kalmamýþ Ýttihatçýlar hem Ýngiltere hem de Almanya'ya petrol imtiyazlarýný verecek, Irak'ta bu ikili yaðmaya baþlayacaktý! Petrol uðruna Abdülhamid Han, Ýngiliz tezgahýyla tahttan indirilmiþ böylece de Osmanlý'nýn sonu hazýrlanmýþtý!
(Yarýn: Enver Paþa'ya Öðütler)