ÖSYM'nin yaptığı sadece soru hatası mı?

1974 yılından bu yana genel ve ulusal sınavla giriliyor üniversitelere. Sınavların hazırlanması, takvim, soru bankası ve soruların basılması gibi işlevleriyle 1981’den bu yana bu işi YÖK’e bağlı, ÖSYM (ölçme, seçme, yerleştirme merkezi) yürütüyor. Üstelik sadece üniversitelere girişte de değil, ortaokul ve lise giriş sınavları, yabancı dil, lisans üstü sınavları, askeriyeden diyanete, tıpta uzmanlıktan, kamu personeli seçme sınavılarına kadar ve daha pek çok genel sınavı hazırlayan, uygulayan bir kurum ÖSYM. Her yıl, on milyon civarında insan bu kurumun eleklerinden geçiyor...

Kısaca millet olarak, kaderimizin dönüm noktalarında hep karşımıza çıkan bir kurum...

Bu kadar hayatımızın içinde, bu kadar keskinkes belirleyici olunca haliyle sorumluluğu da büyük bir kurum. Ama sınavlarda çıkan hatalı sorularla da gündemden düşmeyen bir kurum da. Soruların çalınması konusu ise, apayrı bir vicdan yarası, FETÖ ile birlikte gündeme gelmişti hatırlarsanız. İnsanların emekleri, döktükleri alınteri, bağladıkları umut ve hak ettikleri sonuç hiçe sayılarak sorular sızdırılmıştı. Tamam, bunu bir terör şebekesi tertip etmişti ama ÖSYM’nin bu konuda ne bir özür beyanı, ne üstüne alınması ne de kamuoyuna bir açıklama yapmasına rastlamadık. Sözgelimi bir kamu spotu hazırlayıp, kurumun üzerinde biriken kötü algıyı gidermeye çalışabilirlerdi ama böyle bir şey yapmak için bile sorumluluk hissetmek gerekir.

Geçtiğimiz sınavdaki Mabel Matiz’li soru da cabası. Hiçbir endişe taşımadan, böyle bir şeyi gençlere yönelik kamusal bir sınavda sorabildiniz ya pes size! Soruyu buraya almıyorum, zira bu köşe o soruya yetmez, 20 satırlık soruda Sezen Aksu’dan girip, Şeyh Galip ve Neşet Ertaş’tan çıkmışlar. Bu ‘’değerlerimizin’’ hepsini sentezleyen mükemmel ötesi bu pop şarkıcısının, aslında pop felsefecisinin, aşka dair bakış açısı sorgulanıyor. İşte tam o anda teller kopuyor ve ÖSYM’nin yeni bir sorumsuzluğu demek yerine yeni bir densizliği derken buluyorsunuz kendinizi. Bu soruyu hazırlayanlar ya Şeyh Galip’i hiç okumamışlar, ya Neşet Ertaş’ın bozlaklarına hiç kulak vermemişler.

Mabel Matiz elbette popüler bir kategoride sayılır, şarkılarını dinleyen, müzikal performanslarını takip eden binlerce insan var, ismini bir yazımda defaatle kullanmış olmak sıkıyor beni, herkesin kendine dair bir dünyası var... Ama gençlerin dikkatini, bu hayati sınavda, lgbt destekçisi olduğunu defalarca basında deklare etmiş bir kişi üzerinde toplamak, hangi akla hizmet ediyor? Üstelik bunu devlet imkanlarıyla yapıyorsunuz... Gençlerimizin kaderiyle oynayan bir kurum olarak bunun hesabını vermek zorundasınız...

Dikkatimi çeken bir başka vurgu da neredeyse sufi meşrep kılıf altında sinsice hazırlanan tematik kurgu: Aşkı en iyi onlar bilir mahiyetindeki bir ilüzyon. Utanmasalar Mevlana diyecekler, ki Şeyh Galip demişler bile... Aşk, ilahisiyle dünyevisiyle niçin ancak eşcinsellere hasredilen bir şey? ÖSYM gibi ciddi bir kurum, niçin ‘’bu işten en iyi onlar anlar’’ üfürüğüne borazanlık ediyor?

ÖSYM’nin yaptığı basit bir soru hatası değil...

Devlet imkanlarını kullanarak, gençliğin dikkatini eşcinsel rol modellerine çevirmek. Yetti gayrı sorumsuzluklarınız, yetti!