Çakma Ayþe Arman’ýn “Aa Mescide girdim kimse yok” gibisinden, sabit kalemin ucunu tükürükleyerek karaladýðý, güler misin aðlar mýsýn sýnýfýndan yazýya ben gülmeyi tercih ettim. “Çocuðum, iftarda millet! Niye Mescid’de namaza dursun? Hem aptes deðil abdest” bile demedim. Türkiye’de insanýn kendi dinine bu denli yabancý olmasýný yadýrgamamak gerek diye düþündüm sadece. Çünkü insanýmýzýn yarýsýnýn muhafazakarlýk algýsý anneannesi ya da babaannesiyle sýnýrlý kalmýþ yýllar yýlý. Baþýný anneannesi ya da babaannesi örtmüþ; orucu o tutmuþ, namazý o kýlmýþ. Ee buna bir de kendi dinini elinin tersiyle iten bir dikta ve adalet(sizlik) düzenini ekler, dinsel içerikli yazýlarý basýndan yasaklayan bir kafa yapýsýný, “Allah-u Ekber... Yatta da Geber” diye meclis kürsüsünden dindara söven örümcek kafalý, “moderen olmak için bizi geri kalmýþlýðýn kucaðýna iten Ýslam’dan kurtulmamýz gerek” diye naralanan, Milli Þef’in getirip meclis koltuklarýna oturttuðu tayfayý katarsanýz, bu türden yazýlarý yadýrgamamanýz ve gülüp geçmeniz gerekir. Hatta niye daha çok yazýlmýyor diye de düþünmelisiniz bence.
Bu ülkede birçok insan, Kýlýçdaroðlu Kemal Beyin, “sizi merdiven altýndan çýkaracaðýz” dediði hanýmlarýn merdiven altýnda kalmasýndan (!) mutluydu:
“Aman ortalýkta görünmesinler... Araba kullanmasýnlar... Düzgün giyimli olmasýnlar... Senin benim gittiðim mekanlara gitmesinler de ne halleri varsa görsünler!” düþüncesi de ortak paydaydý.
“Öf be iyi ki Semra Haným var, yoksa Özal hepimizi tesettüre sokar valla!” diyen papatyalarla doluydu bir dönem Ankara ve Ýstanbul. Tabi bunlarýn tek kaygýsý muhafazakarlar deðildi. Semra Haným üzerinden rahmetli Özal’a ulaþýp kocalarýnýn iþlerini yürütmelerini saðlamak, “öcü” diye nitelendirdikleri muhafazakar hanýmlarý merdiven altýnda tutmak kadar önemliydi.
***
Derken AK Parti iktidara geldi ve kimyasýný bozdu bu insanlarýn. Son derece yakýþýksýz bir üslupla merdiven altýnda olduðunu öne sürülen hanýmlar, yýllardýr gereksiz yere itiþ-kakýþa girmek istemediklerinden garajlarýndan çýkarmadýklarý otomobillerinin direksiyonlarýna da geçti; kimi Audi’ye de bindi, Mercedes’e de, Range Rover’a da. Bazýlarýnýn köþklerde, lüks apartmanlarda zaten yýllardýr oturduklarýný nedense yeni algýlayan kimilerinin feleði þaþtý. “Yahu bizim gündeliðe gelen Fadime nasýl oldu da Range Rover kullanmaya baþladý!” gibisinden abuk sorular uçuþtu havada. Tarifsiz kederlere gömüldü hemen hepsi, hele de çocuklarýnýn muhafazakar kýzlarla arkadaþlýk ettiðini görünce hepten apýþýp kaldý. Ne yani bunca yýldýr öðrendiklerinin alayý yanlýþ mýydý?
Öfkelenenler çoðunluktaydý. Hayrünnisa Haným’ýn “Atatürk’ün köþkünde” oturacak olmasý hepten çýldýrttý kimilerini. Asker duasýna çýkan çýkanaydý artýk! Namýk Kemal’in “Dayamýþ baðrýmýza düþman hançerini. Yok mudur kurtaracak bahtý kara maderini?” sözlerinin ne zaman, niçin söylendiðini bile bilmeksizin mýrýldananlar, Genelkurmay’ýn önünde nöbete durdu! Kapanmaktan korktuklarýný, içki yasaðýnýn geleceðini, Ýran’a döneceðimizi, Cumhuriyetin yerine Ýslam Devletinin kurulacaðýný haykýrdýlar açýk hava toplantýlarý düzenleyip. Ve de her fýrsatta Atatürk’ün arkasýna saklanýp milleti kýþkýrtmaya çalýþtýlar. Bunlarýn hiçbiri olmayýnca, askerin içindeki darbe heveslileri de temizlenince karalar baðladýlar. Þimdilerdeyse bunlarýn büyük bir çoðunluðu milleti bölmenin hiçbir iþe yaramayacaðýný anladý; Cumhuriyetin de dimdik ayakta olduðunu gördü. Ha arada bir, Andy Warhol’un dediði gibi on beþ dakikalýk için de olsa, þöhret peþinde koþan yazý yazma meraklýlarý çýkacaktýr elbet. Aman çýksýn; býrakýn yazsýnlar. Onlar olmasa farklýlýklarýn güzelliðini, mozaiðin estetiðini anlayabilir miyiz! Amaç birleþtirmektir ötekileþtirmek deðil!