Ben maçý o kahvede seyretmem abi.” “Neden? Kahveciyle aranýz mý bozuk?”
“Yok lan ne kahvecisi... Totem. Maçý o kahvede seyredince Fener yeniliyor.”
Yani, kadro iyi, hoca iyi, karþý takým yeterince zayýf, rüzgar, hakem falan yerli yerinde. Sýrf sen maçý o kahvede seyrediyorsun diye Fener yenilecek.
Kardeþim, öyle bir faktör bu iþlerde etkili olsa, sen ihmal etsen bile, Aziz Yýldýrým ihmal etmez!
Fenerbahçe’nin þampiyonluðu Bursa’ya kaybettiði gün de rastgeldim... Maç berabere. Trabzon asýlmýyor maça ama Fener de gol atamýyor.
Bir emekli paþa, geliyor, saðýma oturuyor.
Sonra, iki sýra öndeki arkadaþýna sesleniyor: “Gel, sen buraya otur ben oraya geleyim.”
Sanki Fenerbahçe, sen yanlýþ sandalyede oturduðun için gol atamýyor. Fenerbahçe sözün geliþi. Her takýmýn taraftarý yapar bunu.
Böyle bir meselenin arka planýnda ‘itikadi’ bir ‘durum’un etkili olduðuna ihtimal verir misiniz?
Eþ’ari itikadýnda ‘nedensellik’ yoktur. Yani, kibriti çakmanýz ve ateþin yanmasý iki müstakil olaydýr. Ýki olay, birbirinin sebebi deðil, olsa olsa, birbirinin takipçisidir.
Takýmýn maðlup olmasýyla, maçý seyrettiði kahve arasýnda illiyet kuran bir idrak ‘kalite’sinin hasarýný önleyebilir bu ilke.
Yeryüzündeki trilyonlarca sebeple trilyonlarca sonucu, sýð bir idrakle, saçma sapan baðýntýlarla birbirine baðlayacaðýna serbest býrak.
Ayný þeyi boylu poslu yazar çizerler, ensesi-göbeði yerinde siyasetçiler, hocalar, sanatkarlar, yapmýyor mu?
Yapýyor.
Hepimiz yapýyoruz.
‘28 Þubat, Erbakan ‘kanlý mý kansýz mý’ dediði için oldu.’
‘28 Þubat, Erbakan, ‘rektörler baþörtülü kýzlara selam duracak’ dediði için oldu.’
Bana göre yalan. Erbakan o laflarý söylemese de 28 Þubat olacaktý.
Böyle laflar þimdi de ortalýkta dolaþýyor.
‘Baþbakan sert konuþuyor.’
‘Baþbakan her þeyi yasaklýyor.’
‘Alkolik’ demese iyi olurdu.’
‘Cami yapacaðýz’ demese iyi olurdu.’
‘Ýþte bak, öyle dedi gezi eylemi baþladý.’
Külliyen yalan!
Ayný, Fenerli’nin, ‘o kahvede seyrettim Fener yenildi’ demesi gibi.
Baþbakan alkolizme laf etti diye içeceði içkiden geri kalmýþ bir tane fert var mýdýr? Þöyle eskisinden azcýk yavaþ içen?
Halk Partililer, hassastýr, Ramazan-ý Þerif’te uzak dururlar normalde. Fakat, þimdiki nevzuhur geziciler, Ramazan mamazan dinlemiyor. Sokaðýn ortasýnda dikiyorlar rakýyý.
Veya, baþbakan kadýnlarýn açýk giyinmekte aþýrý gitmesinden hoþlanmýyor diye, kaç kadýn etek boyunda deðiþiklik yapmýþ? Kim, hangi kadýna bir þey demiþ? (Bazýsýnýn kocasý içinden rahatsýz oluyor ama, nasýl söylesin?)
Yani sebep, böyle saçma sapan bir sebep deðil.
Baþbakan Erdoðan’ýn ‘faiz lobisi’ demesi, olaylarýn doðru algýlanmasýna yardým etti.
Gezi artistinin ‘Mesele aðaç deðil, hala anlamadýnýz mý’ sözünün izahýydý aslýnda, Baþbakan’ýn ‘faiz lobisi’ lafý.
Doðru bir ‘nedensellik’, anlamlý bir ‘illiyet’ kurma çabasýydý. Evet, aðaç deðildi, neydi peki?
Bu sayede, bakýþlar doðru yere çevrildi.
“Ey ‘y’ oðlanlarý, bu iþi siz yapmadýnýz” demiþ oldu Tayyip Erdoðan.
Evet, enternasyonal bir iþti karþý karþýya olduðumuz. Yerel figürler kullanýlýyordu. (Figürler veya figüranlar.)
‘Hala anlayamayanlar için’, açýk bir ‘uygulamalý darbe’ çalýþmasý yapýldý.
Türkiye’de teþebbüs edilen ama baþarýlamayan þey, Mýsýr’da þerhedildi.
Dünya, bir kurbaðanýn karnýný yarýp deney masasýnýn üstünde gerer gibi, karnýný yardý Mýsýr’ýn.
Orada, kendi içimizi gördük.
Kendi darbecilerimizi, kendi katillerimizi, Rabiatü’l Adeviyye’deki Sisi askerleri gibi, kalemiyle millete niþan alan ‘baltacý yazarlarýmýz’ý gördük.
Seyircileri de gördük.
Ýyi oldu, herkesle bir daha tanýþmýþ olduk.
Son zamanlarda, bir ‘gezizekalý’ lafý icat edildi. Bravo, kim bulduysa.
Bence tutar.
Gezizekalýlýk, biraz da, milletin salak olduðunu zannetmektir.
Milletin ‘anlamadýðýný’ zannetmektir.
Benim gördüðüm þudur: millet, gezi kalkýþmasýný, þimdiye kadar hiçbir þeyi anlamadýðý kadar anladý.
Millet derken, ‘kalkýþanlar’ý dýþarýda tuttuðum düþünülmesin.
Kalkýþanlar da çok iyi anladý. ‘Hükümet üç gün sonra yýkýlacak’ çýðlýklarý attýlar nasýl. (Darbe olmasa o kadar iþtahla baðýrýp çaðýrmazlardý zaten.)
Darbeciler kaldý.
Ötekiler, kirliliði görünce çekip gitti.