Ottan çöpten kökten sosyolog

Erkin Koray’la başlayalım istedim. Çöpçüler’le... Bir kuple... ‘Oydan yana şansım yok, ağlıyorum derdim çok, seçimleri kaybetmişim, sordum sordum bulan yok...’ ‘Dün gece çok aradım, aradım bulamadım, kör olası çöpçüler, tutanaklarımı süpürmüşler’...

Bugün gündemimizde tabii ki ‘mahalli seçimler’ var.

Bu saatte istatistiklerden, ilişkiler kördüğümünden bahsetmeyeceğim. Bizi iletişim, algı ve vizyon boyutu ilgilendiriyor. Bu gözlükle bakınca, bütüncül değerlendirince ilginç manzaralar çıkıyor karşımıza. CHP kökleri 1920’lere kadar dayanan bir parti. Kökleri derinde yani. Muhalefete tahammülsüz bir parti idi. CHP o sıralarda ‘göstermelik de olsa’, kendi yönlendirmesiyle çıkan iki muhalefete de yaptıklarını hatırlatalım. Ama çok partili döneme geçildiği günden bu güne kadar sürekli aşağıya doğru yuvarlanıyor. Bir ara mecliste temsiliyet bile gösteremedi, o derece yani. Son seçimlerde, bütün gücünü ortaya koymuş, her türlü taktiği denemiş ve ‘kendisine bir yerlerden pas edilen’ bütün imkanları değerlendirmiş olmasına rağmen yüzde otuza bile ulaşamadı. Bundan sonra ulaşma ihtimali de pek görünmüyor. CHP’yi lağvedip yeni bir oluşuma giderlerse bilemem. Bu isim ve mentaliteyle ancak bu kadar. Çünkü halkın değerleriyle, ruhuyla bir uyumsuzluk görülüyor. Uyuşması da mümkün değil.

Seçim kampanyasında bir strateji, içi dolu bir argüman bulamadık, millet ‘hor gören’, ‘bir kesimi aşağılayan’ bir zihniyetten ‘birleştirici güç’ diye bir söylem çıkması elbette çok zorlama ve pespaye. Gerçi onlar ‘tape mape’ edinip kazanacaklarını zannettiler, ama çok fena yanıldılar. Mum ışığıyla tutanak aramaya çıkmaktansa, milletin önüne koyduğu dev projeksiyonu görmeleri gerekirdi. Ama kör, sağır ve dilsiz olmak genlerinde var... MHP de kökleri hayli derinde olan bir parti. Yarım yüzyılı devirdi o da. Devletin bekasını lafla savunmak güzel de daha ileriye gidebilseler, vizyon geliştirebilseler... Lakin CHP dağılırsa oylarının önemli bir kısmını MHP alabilir diye hüsn-ü zan etsem diyorum, o durumda bir ihtimal Türkiye’de bir muhalefetten bahsedilebilir. Seçim söylemlerini hatırlamıyorum bile, ‘yeter’li bir şeydi sanırım. Altı boş, rakip partiye anti-tez üretmek yok, ne idüğü belirgin değil... Böyle boş-beleş bir strateji. Ama son seçim ittifaklarıyla da, Devlet Bahçeli’nin seçimden önce son, seçimden sonra ilk açıklamalarıyla da bu ‘tıynet’ de gitmiş görünüyor. Birinde ‘halk’ sırıtıyor artık, diğerinde de ‘milliyetçilik’... Zira, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, ‘balkonsuz’ konuşmalarında, hem başarılı addettiler kendilerini hem de aynı elden çıkma gibi görünen metinleri okudular. Ha CHP, bir de başarısızlıklarının sebebi olan Başbakan’ı istifaya davet etti. İnş. cnm ya!

CHP nasıl yalılarda ve kordonlarda oturanlarla bütünlük gösteriyorsa AK Parti de ülkenin her kesiminden farklı yapılardaki insanlarla özdeşleşmiş durumda. Bunda Tayyip Bey’in katkısı çok fazla. Tayyip Bey, güncel tabirle uzun adam, milletin içinden, doğal, katkısız, samimi bir adam. Diğerleri ise tamamen başka bir seleksiyonun ürünü. Dizayn edilmiş. Birinde içten gelen duyguların yansımasını diğerlerinde ise rol yapma (!) kabiliyetlerini görüyoruz. Tayyip Bey, o kadar samimi ki kandırılmışız demesi bile tam bir halk çocuğu olduğunu gösteriyor. Ama artık kandıramazlar. Her köşebaşında ayakları sağlam basarak duran üç inanmış adam, yanlış bilgi verilmesine müsaade etmez. Sözde değil özde özgül ağırlığı olan üç inanmış adam. Vatanın ve milletin menfaatini herşeyin üstünde tutan üç inanmış adam. Her türlü cazibeye rağmen bükülmeyen, dosdoğru, arkadaş değil dost olan, dostunu satmaktansa ölmeyi yeğleyen, donanımlı, yüreği güçlü, sonuna kadar ‘uzun adamın yanındayız’ diyen, feraset sahibi, basiretli ve dirayetli üç adam. Zaten bu üç adam üzerinden milleti de görmek mümkün. Şimdilerde ‘tahsil seviyesi’ üzerinden aşağılıyorlar ya, işte o millet... Hani, o dörtlü konuşmada ‘devletin yükü birkaç kurum ve birkaç kişi üzerinde’ sözü vardı ya, işte millet de bu seçimde ‘sadece siz yoksunuz, artık bu yükü biz de omuzladık’ dedi. Ne kadar lafı evirip çevirirseniz çevirin, seçim öncesi söylediklerinizin tam tersine ‘çöp toplayacakları seçtik, n’olcak ki’ diye topaçlık yaparsanız yapın, son söz size Erkin Koray’dan gelsin. ‘Tutturamazsın tutturamazsın

Bu palavları yutturamazsın...’