Oyları bölmeyin, Hasan Cemal’i üzmeyin

Hasan Cemal oyunun rengini açıkladı: “CHP’ye oy vereceğim.” Hayatında böyle bir şeyi ilk kez yapıyormuş.

İlk kez oyunun rengini belli ediyormuş.

Peki niçin CHP’ye oy verecekmiş?

Bunu şu şekilde gerekçelendiriyor: “İktidar partisinin oylarındaki bir düşüş, yalnız Türkiye’nin değil, AK Parti’nin de Tayyip Erdoğan’dan kurtuluşunu hızlandırır.”

Buradaki “hastalıklı” ve patolojik halle ilgili yığınla laf söylenebilir... Erdoğan öncesi Türkiye’sinin ne halde olduğunu bilmesek, söylediklerinde bir mantık arayacağız. Mantık aramıyoruz. “Duygu halini” mantıkla gerekçelendirecek halimiz yok. Ayrıca Hasan Bey’e tedavisinde başarılar dileriz.

Fakat Hasan Bey’i endişelendiren bir konu var... Vaktiyle Koray Çalışkan hocaefendiyi de endişelere garketmiş bir konu bu...

Hani, “yandaş” olmayan ama Sarıgül’ün otobüsünden de inmeyen Koray Çalışkan, “Oyları bölüyorsun” diye Sırrı Süreyya Önder’e çıkışıyordu ya...

Bu durum Hasan Bey’i de germiş durumda...

İsim vermiyor ama anlıyoruz ki, “Yakın zamana kadar Elleri CHP’ye oy vermeye gitmeyenlerin” varlığından ufaktan da olsa rahatsızlık duyuyor.

Rahatsızlığını izale etmek için de mezarlıkta ıslık çalma yöntemini benimsiyor, “Yakın zamana kadar Elleri CHP’ye oy vermeye gitmeyenlerin” kararını verdiğini, oyların Sarıgül’de birleşeceğini söylüyor.

Hadi hayırlısı...

Hasan Bey bu seçimi, “Türkiye’nin ve AK Parti’nin Erdoğan’dan kurtuluş seçimi” olarak görmek istiyor ama Türkiye’nin Hasan Cemal gibilerden kurtulduğundan haberdar değil.

Devlete savaş açtıysan, sonucuna katlanırsın!

Yasadışı deliller soruşturmalarda pekala kullanılabilirmiş... En son Bochum Mahkemesi kullanmışmış... Oluyormuş yani... Olduğuna göre, Erdoğan’la ilgili yasadışı delillerin kullanılması niçin problem teşkil ediyormuş!

Biri böyle yazıyor...

Paralel arkadaşlar da balıklama atlıyor konunun üzerine: “Bakın, oluyormuş... Başbakan’ı yasa dışı dinleyenler, dinleme kayıtlarını internet ortamında dolaştıranlar kötü bir şey yapmıyormuş...”

İyi de muhteremler, Başbakan’ı yasa dışı dinleyenler, sadece birtakım özel hayat bilgilerine muttali olmuyorlar...

Başka şeyler de duyuyorlar.

Başbakan kriptolu telefonlardan sadece “yakınlarıyla” ve birtakım medya temsilcileriyle görüşmüyor... Putin’le de görüşüyor. Obama’yla da görüşüyor. Merkel’le de görüşüyor... Hatta kendi Dışişleri Bakanı’yla, Enerji Bakanı’yla, Genelkurmay Başkanı’yla, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı’yla görüşüyor ve o görüşmelerde birtakım “devlet sırları” geçiyor.

O zaman şu soruları soracaksınız:

Kriptolu telefonları dinlemek “casusluk suçu” değil midir?

Bu telefonları ne adına, kim adına dinliyorsunuz?

Elde ettiğiniz devlet sırlarını hangi alanda sarf etmeyi düşünüyorsunuz?

Soruşturmalarda pekala kullanılabileceğini iddia ettiğiniz yasa dışı dinlemelerin, ülke aleyhindeki “dış faaliyetlerde” kullanılmayacağının garantisi nedir?

Ayrıca, siz kimsiniz, kendinizi ne sanıyorsunuz, hangi yasal ve meşru temsilden geliyorsunuz ki, uzun kulaklarınızla devletin mahrem alanlarına ceffelkalem dalabiliyorsunuz?

Madem yasadışı dinlemeler soruşturmalarda kullanılabilir... Bu yöntemin, mukabil soruşturmalarda kullanılabileceğini de kabul ediyorsunuz demektir.

O zaman itiraz etmeyeceksiniz... Birtakım “iç ve dış ilişkiler” kurcalandığında, birtakım para hareketleri teşrih masasına yatırıldığında, birtakım aidiyetler muhakeme konusu edildiğinde, “hukuk dışına” çıktığı yasadışı dinlemelerle belirlenmiş birtakım devlet görevlileri ayıklandığında, “devlet içinde devlet” görüntüsü veren paralel oluşumlarla ilgili yasal süreç başlatıldığında ağlamayacaksınız...

İki kere iki dört:

Hangi yöntemlerle devlete savaş açtıysanız, karşılığını aynı yöntemlerle ve daha ağır olarak alacaksınız.