Oyuncu

Meslektaþlarý patlamýþ... “Böyle olur mu? Hani düþünce özgürlüðü?” filan diye isyan ediyor... 

Bir oyuncunun (Barýþ Atay’ýn) sosyal medya paylaþýmlarý nedeniyle gözaltýna alýnmýþ olmasýný kýnýyorlar. 

Bir de, buna sebep olduðunu düþündükleri bir gazeteci var. 

Bol bol ona patlýyorlar… 

Bol bol tehditler savuruyorlar. 

Meslektaþ dayanýþmasýný anlarýz... Bir benzerinizin baþýna bir gaile geldiðinde tepki gösterirsiniz... Buna neden olduðunu düþündüðünüz kiþiye saydýrýrsýnýz ve olayý kýnarsýnýz. Olabilir... 

Ýdeolojik dayanýþmayý da anlarýz... 

O oyuncuyla ayný dünya görüþünü savunuyorsanýz, bu gözaltý hadisesini kendi ontolojinize yönelik bir saldýrý sayarsýnýz ve tepki gösterirsiniz. Buna neden olduðunu düþündüðünüz kiþiyi asmayý da ihmal etmezsiniz tabii. 

Nitekim “ideolojik paydaþlar”, üç gündür, sosyal medya hesabýndan terör estiriyor ve “arkadaþlarýný” gözaltýna aldýrmakla suçladýklarý gazeteciye ölümlerden ölüm beðendiriyor... 

Hadi olsun... 

Dün, gözaltýna alýnan oyuncunun eþi bir mesaj paylaþmýþ... Önce, doðal olarak duruma isyan ediyor... Kocasý ve çocuðunun babasý olan kiþinin böyle palas pandýras “götürülmesinden” duyduðu acýyý dile getiriyor... 

Hakkýdýr... 

Daha doðrusu, meþrudur. 

Böyle bir þey hangimizin baþýna gelse, eþimiz, dostumuz, ideolojik paydaþlarýmýz ve taraftarlarýmýz tepki gösterir... Duyduklarý acýyý dile getirir. 

Meþrudur, insanidir. 

Oyuncunun eþi, meþru ve insani reflekste bulunduktan sonra bir adým daha atýyor. Bu kez, kocasýnýn gözaltýna alýnmasýna neden olduðunu düþündüðü gazeteciye yöneliyor. 

Þöyle diyor: “Ben bu adamýn (çünkü gazeteci, gözaltýna alýnan oyuncudan bahisle ‘bu adam’ nitelemesini kullanýyordu) karýsý, çocuðunun annesi; kocam için kaleme aldýðýnýz boþ kelimeler yýðýnýný hiçe sayarak; susarak beslediðiniz, hedef göstererek sebep olduðunuz her zulmün ifadesini adalet önünde vereceðiniz günü sabýrsýzlýkla bekliyorum.”

Biraz kötü Türkçeyle yazýlmýþ bir mesaj ama “eþ” özetle þunu söylüyor: “Kocamý hedef gösterdiðin için yargýlanacaksýn.”

Hadi bunu da “acýyla” yazýlmýþ bir mesaj sayalým ve tehditlerin üzerinde durmayalým. 

O gazeteciyi savunmak içimden gelmiyor ama (çünkü yýkmakla maruftur, “belden aþaðý vurmayý” itiyat edinmiþtir, kalleþtir, dostluðunda samimi deðildir, ikiyüzlüdür, kýsacasý adam deðildir) elimizi vicdanýmýza koyup konuþalým: 

Son tahlilde ne söylemiþ? 

Ölümle tehdit edilmeyi gerektirecek hangi fiili iþlemiþ? 

Bir oyuncu çýkýyor (belli ki ruh saðlýðý bozuk bir oyuncu) ve þunlarý yazýyor: “Hepiniz aðlayarak özür dileyeceksiniz. O gün geldiðinde affedeni, acýyaný, yargýlamaktan vazgeçeni de unutmayacaðýz! Yok öyle ‘torunlarla emeklilik, hepimiz kardeþiz, kavga istemiyoruz’ falan. Her þey yeni baþlýyor. Bu ülkeye, insanýna yaptýklarýnýzýn hesabýný vereceksiniz!”

Nefret suçu, tehdit, hakaret... Ne ararsan var! 

Gazeteci de, muhalefet partilerinin Cumhurbaþkaný adaylarýna seslenerek, “Bu adamý susturun” diyor. 

Ne var bunda bu kadar tepki gösterecek? 

Þimdi ideolojik paydaþlara ve taraftarlara sesleniyorum: 

Normal mi buluyorsunuz “arkadaþýnýzýn” paylaþýmlarýný? 

Bir problem görmüyor musunuz? 

Hadi gözaltýna alýnmasýn. Hadi hakkýnda yasal takibat baþlatýlmasýn. Ben de istemem böyle bir þeyi. Derhal serbest býrakýlmalýdýr. 

Peki, buradaki “hepiniz” kim? 

Kimler aðlayarak özür dilemek zorunda kalacak da, özrü bile para etmeyecek? 

Sormayacak mýsýnýz, “Sen bu tehditleri ne adýna, kim adýna, hangi meþru tecziye mekanizmasý adýna savuruyorsun? Sen kimsin?”

Bunu bari olsun sormayacak mýsýnýz?