Özal’ýn ölümü ve karanlýk örtüleri kaldýran irade

Devlet Denetleme Kurulu’nun, rahmetli Turgut Özal’ýn ölümüyle ilgili hazýrladýðý çarpýcý rapor, Türkiye’nin karanlýk tarihiyle ilgili olarak hafýzalarýmýzý bir kez daha tazelememiz gerektiðini ortaya koydu.

Öyle ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin en tepesinde bulunan Cumhurbaþkaný’nýn ölümünde otopsi yapýlmýyor, saç telleri incelenmiyor, kan tahlilleri de kayýp. Dahasý, Özal’ýn baþbakanlýðý döneminde kendisine saldýrýda bulunan Kartal Demirað’la ilgili derinlemesine inceleme yapýlýp arkasýndaki karanlýk eller tespit edilemiyor.

Rahmetli Özal’ýn Çankaya’ya çýktýðý günden vefat ettiði 1993 tarihine kadar geçen zaman aralýðýna dikkatlice baktýðýmýzda, o dönemde çok vahim ve de ayný zamanda karanlýk olaylarýn yaþandýðýný görürüz.

1993 Türkiyesinin toplumsal ve siyasal anlamda, nasýl “derin” bir kuþatma altýnda olduðunu görebilmek için, Eþref Bitlis’in ölümünün, faili meçhul cinayetlerin ve de adeta zirve yapan PKK terörünün yer aldýðý fotoðrafýn tamamýna bakmakta yarar var.

Olaylar o kadar derin sorulara iþaret ediyor ki, mesela 1993 Þubatýnda Eþref Bitlis’in uçaðý düþürülüyor...

Yine Mayýs 1993’te 33 er silahsýz bir þekilde petrol boru hattý keþif gezisinde, terör örgütü tarafýndan þehit ediliyor.

Bir baþka çarpýcý örnek ise, Özal 1992 yýlýnda il kez, Türkiye’nin Avrasya Konfederasyonu’na geçebilecek bir yapýya sahip olduðunu dile getiriyor.

***

 

Özal’ýn o günlerde,“Kürt sorunu konusunda federasyon dahil her þeyi konuþabiliriz” sözlerine DDK raporunun ortaya koyduðu gerçekler ýþýðýnda baktýðýmýzda, ölümüyle ilgili kuþkularýn derin kökleri olduðunu sanýrým daha iyi anlarýz.

Tam da, Kürt sorununu, terörle mücadeleyi ve Özel Yetkili mahkemeleri tartýþtýðýmýz þu günlerden ‘80’li ve 90’lý yýllara baktýðýmýzda, tarih bize bir þey söylüyor.

“Eski Türkiye”de, devletin bütün katlarýnda, devlet adýna racon kesen, cinayet iþleyen, siyasi iradeyi hizaya sokan Ergenekonvari hastalýklý zihniyet, Türkiye’de pek çok hayatý söndürmüþ, toplumsal barýþý dinamitlemiþ ve ülkenin geleceðini çalmýþtýr.

Þimdi Türkiye, geçmiþin karanlýk olaylarýnýn üzerindeki perdeyi kaldýrýyor ve yargý önüne çýkarýyor. Geçmiþiyle yüzleþiyor ve günah defterlerini temize çekiyor.

Bütün bu iþlerin, daha güçlü bir demokrasi ve sivilleþen bir Türkiye’de baþarýlabildiðinin altýný çizmek gerekiyor. Ayrýca, hiçbir komplekse kapýlmadan belirtmek gerekiyor ki, bu baþarý öyküsünün altýnda, gücünü sadece milletten alan AK Parti iktidarýnýn imzasý vardýr. Eðer bugün, Özal’ýn ölümü üzerindeki sýr perdesi kaldýrýlýyorsa, bu da yine güçlü bir demokratik iradenin eseridir.

Þimdilerde, Özel Yetkili mahkemelerle ilgili tartýþmalarý vesile kýlarak AK Parti iktidarýna ve özellikle de Baþbakan Tayyip Erdoðan’a karþý açýk bir saldýrý baþlatan çevreler unutmamalý ki, eðer Türkiye bugün Ergenekon’u, darbeleri ve darbe giriþimlerini yargý önüne çýkarabildiyse, bu Tayyip Erdoðan’ýn demokratik kararlýlýðý ile gerçekleþmiþtir. Çünkü, Özel Yetkili mahkemeleri 2004 yýlýnda kuran da yine AK Parti iktidarýdýr.

Dolayýsýyla, þimdi birilerinin çýkýp, “AK Parti 250. maddeyi deðiþtirerek darbecileri dýþarý çýkaracak” propagandasý yapmasý, doðrusu hiç inandýrýcý deðil. Ayrýca, bir siyasi iktidar, kendisini yýkmayý hedefleyen darbecileri yargýdan muaf tutmak için niye bir yasa düzenlemesi yapsýn ki...