Bugün dünyada borç yönetimi diye bir kavram vardýr. Yani eðer sizin sahip olduðunuz kurum ya da kuruluþ, birilerine borçluysa, bu borcu vadelere yayarak mevcut gelirlerinizi arttýrarak bir borç yönetim tablosu çýkarýrsýnýz. Ancak burada ürettiðiniz malýn kalitesini düþürmek asla söz konusu olamaz. Çünkü o zaman gelirlerinizi arttýracak temel unsurlarý iþleme koyamazsýnýz.
Galatasaray’da bugün yapýlan tam bunun aksi. Elinizdeki en deðerli mal futbol takýmý. Eðer bunun kalitesini düþürürseniz, düþürmeyi de sürdürürseniz o zaman býrakýn gelirinizi arttýrmayý, elinizdekinden de olursunuz.
Bugün Galatasaray’da tribüne seyirci çeken, Sarý-Kýrmýzýlý maðazalarda çeþitli mallarýn satýmýný saðlayan Sneijder’la Muslera’dýr. Bu iki oyuncuyu satarak belki kýsa vadede tasarruf saðlarsýnýz ama uzun vadede duvara toslarsýnýz. Çünkü bir daha böyle yýldýz iki futbolcuyu almak için satarken kasanýza girenden çok daha fazlasý çýkacaktýr.
Galatasaray’ýn þu andaki en büyük sorunlarýndan biri teknik direktör konusu. Fatih Terim mi geliyor, Riekerink mi kalýyor, yoksa Alp Yalman’ýn istediði gibi “Made in Germany” damgalý bir hoca mý gelecek belli deðil. Sezonun açýlmasýna 13 gün kala takýmýn ne hocasý belli, ne de yapacaðý transferler.
Bu da bize þunu gösteriyor. Dursun Özbek ve yönetimi en kötü borç yönetim sistemine sarýlmýþ. Yani elde deðerli ne varsa piyasaya sürmek, geride kalanlarla gelecek sezonu atlatmak. Ondan sonrasý ise Alllah kerim.
Galatasaraylýlar’ýn buna izin vereceðini sanmýyorum. Çünkü bu yönetimin yaptýðý Galatasaray’ýn marka deðerini düþürmektir. Bu yýl Avrupa’ya gidemeyecek olan takým ligde de baþarýlý olamazsa bu kez yönetimin cezasýna çarptýrýlmýþ olacaktýr.
Üst üste iki yýl Avrupa’dan uzak kalacak bir Galatasaray’ýn bilançosunda zarar hanesi kabaracak ve tasarruf yapayým derken, gelirlerin dibe vurmasýyla kulüp daha fazla borca batacaktýr.