KENDÝNÝ ANLATAN KENTLER
Etrafta þehir yok. Sadece alabildiðine uzanan ulusal parkta yaþayan hayvanlar ve biz. Güney Afrika’dayým ve hiç kuþkusuz hayatýmýn en özel doðum gününü yaþýyorum.
Oda arkadaþlarým daha gün aðarmadan “Ýyi ki doðdun” þarkýsý söylemiþler. Saat sabahýn dördü. Alelacele giyinip çýkmamýz gerek. Safari’ye gidiyoruz. Ortalýk zifiri karanlýk. Ýnsanýn içini titretiyor soðuk. Rehberimiz Jacob nelere dikkat etmemiz gerektiðini anlatýyor yola çýkmadan. Uykulu gözlerle baþýmýzý sallýyoruz. “Peki tamam, anladýk, hadi gidelim” dercesine. Kenarlarý açýk otobüsün iki tarafýndaki spot ýþýklar etraftaki hayvanlarý görmemiz için kullanýlýyor. Gecenin karanlýðýnda öylesine parlýyor ki ýþýk. Ah evet bir baykuþ. Kocaman gözlerle bize bakýyor, beni rahat býrakýn bakýþý bunlar. Karanlýðýmý geri verin kýpýrtýsý. Bir kaplan çýkýyor çalýlarýn arasýndan. Hava hala aydýnlanmýþ deðil. Zihnimden bin bir türlü düþünce geçiyor. “Daha önce hiç böyle bir doðum günü yaþamamýþtým” deyip duruyorum. Bir yandan da dikkatim daðýlsýn istemiyorum. Sadece bu özel tecrübeye odaklanmalýyým.
Bir sýrtlan ailesini görünce durup motoru susturuyor. Tembel tembel yatýyorlar yolun kenarýnda. Bizi görmezlikten geliyorlar. Yavaþça kalkýp yavrularý temizlemeye baþlýyor diþiler. Jacob, sýrtlanlarýn klan halinde yaþadýklarýný ve baþlarýnda birer diþi olduðunu anlatýyor. Sonra babunlar görüyoruz, ortalýkta koþuþturan. Antiloplar, filler... Gün aðarmaya baþlýyor. Güneþ doðduðunda artýk soðuktan ve uykusuzluktan bitmiþ haldeyiz. Gözler kapanýyor. Güzel bir kahvaltýyý hak ettik. Üç saatlik turumuz biter bitmez kamp alanýnýn restoranýnda alýyoruz soluðu. Sýcak birer içecek, sýký bir kahvaltý.
Günü geçirip akþamý ettiðimizde parti için alýnanlar çýkýyor ortaya. Dolunay var. Sanki gökyüzünden aydýnlýk yaðýyor. Masamýz bile yok. Bir sandalyeyi masa olarak kullanýyoruz. Üzerinde Güney Afrikalý ailemin hediye ettiði mum yanýyor. Etrafýnda kraker, peynir, zeytin, çerez, kiraz domates... Birbirimize en özel doðum günlerimizi anlatýyoruz. O gece yataðýma yattýðýmda yaþadýðým en özel doðum günü bitmesin istiyorum. Oysa gözkapaklarým kurþun gibi.
Pretoria, Sabie, Pilgrim’s Rest
Geziye Pretoria’dan baþladýk. Direksiyonda Güney Afrikalý arkadaþýmýz Abrie. Geziyi organize eden de o. Kiraladýðýmýz minibüste sekiz kadýn. Hepimiz baþka ülkelerden. Ýngiltere, Fransa, Belçika, Kanada, Portekiz, Ýsveç. Ýlk geceyi Sabie’de, bir park alanýnda geçirmiþ, þýpýr þýpýr yaðan yaðmuru dinleyerek ýssýzlýðý içimize çekmiþiz. Sabah uzun bir bekleyiþten sonra (Afrikalýlarýn aceleden hoþlanmadýðýný söylüyor Abrie) gelen kocaman kahvaltýlarýmýzý bitirip banka iþlerini halletmek için Sabie’de uðrayacaðýz. Bankada iþi olmayan birkaç kiþi meyve almak için kasabanýn meydanýna kurulmuþ tezgahlara dadanýyoruz. Pek çok Afrika ülkesinin aksine burada halk Ýngilizce biliyor çünkü ülkenin 11 yasal dili var ve farklý kökenlerden gelenler aralarýnda Ýngilizce olarak anlaþýyor.
Açýk hava müzesi Kasaba
Ertesi gün bir süre bulutlar içinde yol alýp yaðmuru seyrettikten sonra güneþe merhaba demek ne güzel. God’s Window (Tanrýnýn Penceresi) denen bölgeyi yoðun sis nedeniyle göremedik. Eh ne yapalým, misafir umduðunu deðil bulduðunu tadar. Sýrada Güney Afrika’nýn en eski yerleþim yerlerinden Pilgrim’s Rest var. Abrie yolda bize kasabanýn tarihini anlatýyor. 1873 yýlýnda altýn madeni bulunduðu açýklanýnca bölgeye altýn arayýcýlarý akýn etmiþ ve kýsa sürede artan nüfusu barýndýracak bir kasaba kurulmuþ. 1971 yýlýnda maden kapatýlmýþ ve kasaba açýk hava müzesine dönüþtürülmüþ. Yani 1800’lerin sonlarýnda nasýlsa bugün de hemen hemen ayný görüntüye sahip Pilgrim’s Rest. Elbette çoðu ev sanat galerilerine, kafe veya hediyelik eþya dükkanlarýna dönüþtürülmüþ. Bu sevimli kasabada biraz vakit geçirdikten sonra Kruger Park’a ulaþacaðýz.
Güney Afrika’nýn en önemli parký
Sadece ülkenin deðil, Afrika’nýn en büyük hayvan parklarýndan biri Kruger. Kuzeyden güneye 360, batýdan doðuya 65 kilometrelik bir alan içinde kurulmuþ. Kuzeyinde Zimbabwe, doðusunda ise Mozambik var. UNESCO tarafýndan Uluslararasý Biyosfer Rezervi olarak kabul edilen parkýn dokuz giriþ kapýsý var. Tamamýný gezmek mümkün olmadýðý için yolumuzu uzatmayacak bir kamp alaný seçtik ve güneybatýdaki Numbi kapýsýndan girip Pretoriuskop kamp alanýnda iki gece konakladýk.
Kruger Ulusal Parký’nda ‘big five’ denilen beþ büyük hayvan türüne rastlanabiliyor. Bunlar aslan, fil, manda, leopar ve gergedan. Yaya olarak en zor avlanan hayvanlar olduklarýndan ayrý bir yere konmuþ bu grup. Parkta 10 binin üzerinde fil yaþýyor, dolayýsýyla parkýn fildiþi rezervi oldukça zengin. 2008 yýlýnda yapýlan bir açýk artýrmada satýlan fildiþleri 6 milyon dolarýn üzerinde bir gelir getirmiþ. Bu para yasak avcýlara karþý kullanýlýyormuþ. Gerçekten parkta müthiþ bir kontrol var.
Kruger’da iki gece konakladýktan sonra eþyalarýmýzý minibüse yükledik, akþamüzeri 6’da iznimiz bittiði için güney kapýsýndan çýkýp Komatipoort’a, Kruger View Backpackers Lodge’a vardýk. “Akþam braai var, bize katýlýr mýsýnýz?” dediler. Adam baþý 25 TL. verecektik, kabul ettik. Braai, Güney Afrika’nýn ulusal yemeði. Aslýnda bildiðimiz mangalda et. Afrikaans dilinde “braaivleis” sözcüðü ýzgara et anlamýna geliyor. Kýsaltýlmýþ haliyle braai, sadece Güney Afrika’da deðil, çevre ülkelerde de çok popüler. Mangalda et, sosis, tavuk, balýk piþirilebiliyor. Yanýnda ‘pap’ dedikleri mýsýr lapasýný servis ediyorlar. Haþlanmýþ mýsýr, domates soslu fasulye, mangalda kýzarmýþ ekmek de oluyor. Güney Afrikalýlar için o kadar önemli bir gelenek ki bu, dünyanýn neresinde olurlarsa olsunlar Braai Günü olan 24 Eylül’de mutlaka mangallarýnýn baþýnda toplanýyorlar!
MANDELA’YI?DA?ANMAK?LAZIM
Güney Afrika’dan bahsederken Nelson Mandela’dan söz etmek de lazým. “Yüksek bir tepeye týrmandýðýnýzda göreceðiniz tek þey týrmanýlacak daha yüksek bir tepedir” diyen Nelson Mandela, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin seçimle iktidara gelen ilk cumhurbaþkaný. Ülke halký tarafýndan çok sevilen Nelson Mandela, yaþamýnýn büyük kýsmýný hapiste geçirdi, 71 yaþýnda serbest býrakýldýktan dört yýl sonra ise Güney Afrika’nýn ilk siyah devlet baþkaný olarak baþa geçti. Güney Afrika’dan ayrýlýrken Mandela’nýn mücadelesini düþünüyorum...
Türkiye’den her gün uçak var
THY her gün Johannesburg ve Cape Town’a uçuyor. Bilet fiyatý ayný olduðu için bir kente gidip ötekinden geri dönebilirsiniz. Ben Johannesburg’a uçtum, dönüþte ise Cape Town’da bindim uçaða. Ýki kent arasý bin 400 km. Yani her iki bölgeyi de görmek istiyorsanýz arada ya yine uçacaksýnýz ya da lüks turist trenlerinden birine bineceksiniz. 15-16 saatlik bir yolculuðu göze alýyorsanýz otobüsle de gidebilirsiniz.
Aslan sesleriyle uyumak
Kruger Park’ta pek çok konaklama olanaðý var. Biz parkýn idaresindeki kamp alanýnda beþer kiþilik bungalovlarda kaldýk, kiþi baþý geceliðine 35 TL civarýnda ücret ödedik. Parkta özel birkaç doða oteli, karavanla gelenler veya çadýrda kalmak isteyenler için de kamp alanlarý var. Tabii lüks otellerde kalmanýn bedeli oldukça yüksek.
Mutfaðýný tadamadým
Güney Afrika mutfaðý var mý bilmiyorum. Ülkede çok farklý gelenekler yaþatýlýyor ancak ne yazýk ki turistik bölgelerde alýþageldiðiniz Batý tarzý yemeklerle karþýlaþýyorsunuz. Sahil kýsýmlarýnda makul fiyata muhteþem deniz mahsulleri yenebiliyor.
Suç oraný yüksek
GÜNEY Afrika ile ilgili pek çok uyarý okudum, dinledim ancak biz herhangi bir rahatsýzlýk yaþamadýk. Beyazlar ve siyahlar arasýndaki sorunlar 1994 yýlýnda beyazlara uygulanan ayrýcalýklarýn kalkmasýna raðmen devam ediyor. Beyazlar çok daha zengin. Ýþsizlik ve yoksulluðun azaltýlamamýþ olmasý nedeniyle suç oraný da halen yüksek. Yani Güney Afrika’ya gitmeden önce nelere dikkat etmeniz gerektiði konusunda bilgi edinmekte yarar var.
Pazarlýk yaparken insaflý olun
Bu ülkeden eli boþ dönmek mümkün deðil! Batik panolar, boncuklarla iþlenmiþ eþyalar, ahþap iþlemeler, masklar... Özellikle sokak satýcýlarýndan alýþveriþ edecek olursanýz sýký bir pazarlýk þart. Yine de bu parayla ailelerini geçindiriyor olduklarýný unutmadan insaflý davranmalý.