Ýstiklal Mahkemeleri... DGM’ler... Özel Yetkili Aðýr Ceza Mahkemeleri... Ýstiklal kimlere karþý kullanýldýysa DGM’ler de onlara karþý kullanýldý. Yani dindarlara, muhafazakarlar, sosyalistlere ve aðýrlýklý olarak Kürtlere karþý. Özel Yetkili Aðýr Ceza Mahkemeleri antidemokratik sistemlerin tipik bir semptomu.
Bu mahkemeler Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin devamý niteliðinde olup 1971 yýlýnda Anayasa’ya kondu. Anayasa Mahkemesi engeli nedeniyle hayata geçemeyince, darbe sonrasý 1982 Anayasasý’nda 143. madde olarak yeniden düzenlendi. Görev alaný ise “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüðü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet aleyhine iþlenen ve doðrudan doðruya Devletin iç ve dýþ güvenliðini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemeleri kuru- lur” biçiminde tanýmlandý.
Tutuklama ve yargýlama pratikleri bu mahkemelere iliþkin sorunun yalnýzca bir boyutuna iþaret etmektedir. Yani kimileri bakýmýndan tutuklama sürelerinde ve pratiklerinde düzeltmeler yapýlýrsa sorun ortadan kalkacak zannedilmekte. Böyle zannedenler bakýmýndan 3. Yargý paketi zaten gerekli düzenlemeleri içeriyor.
1982 Anayasasý’nýn DGM’lerin görev tanýmýný yaparken “hür demokratik düzeni koruma” biçimindeki gayrý ciddi iddiasýný geçtik.
Bu mahkemelerle ilgili sorun daha derinlerde bir yerlerde ve “nitelikleri anayasada belirtilen cumhuriyet aleyhine iþlenen ve doðrudan doðruya devletin iç ve dýþ güvenliðini ilgilendiren suçlara bakmak” olarak ifade edilen kýsýmda.
Bu görev tanýmý 2004 yýlýnda DGM’lerin yerine kurulan Özel Yetkili Aðýr Ceza Mahkemeleri (ÖYACM) için de geçerli. Ceza Kanunu’nun devlete karþý suçlar kýsmý ile Terörle Mücadele Kanunu bu tanýmlamayý somutlaþtýrmýþ durumda.
‘Düþman ceza hukuku’
Bu mahkemelere neden ihtiyaç duyulduðu sorusuna cevap vermek için iki soruya daha cevap vermek gerekir?
Devletin anayasayla belirlenmiþ temel düzeni kimin düzeni?
Terörle mücadele kanunu gerçekte neyi koruyor ve neyi ikame etmek üzere kabul edildi?
Her iki sorunun bizi götüreceði yer hiç kuþkusuz ki, Ýstiklal Mahkemeler Kanunu, Hýyaneti Vataniye Kanunu, devleti ve ideolojisini kutsayan faþist Ýtalya ceza kanunu ve elbette bu kanunlarýn yarattýðý paradigma üzerine 27 Mayýs darbecilerinin inþa ettiði Anayasal düzenin bizatihi kendisidir.
Bunun bizi götüreceði diðer bir nokta ise “düþman ceza hukuku” kavramýdýr. Özellikle 11 Eylül olaylarýnýn ardýndan pek çok batý demokrasilerinde ceza mevzuatý düþman olarak nitelendirilen kesim ve kitlelere karþý daha “hassas” sensörlerle donatýldý. Ama bu sensörler daha çok “yabancý”larý algýlamaya programlandý. Demokrasinin cilvesi bu. Demokrasilerde devletin toplumun bir kesitini düþman olarak görmesi mümkün deðil. Görüyorsa demokrasi deðildir.
Türkiye’de ÖYACM’nin yarattýðý sorun tam da burada filizleniyor. Türkiye’de yüzyýllýk ittihatçý-kemalist azýnlýk hegemonyasý, çoðunluðun onayýna hiçbir zaman sahip olmasa da, anayasal düzeni kendi ihtiyaçlarýna göre inþa etti. Çoðunluða ve diðer azýnlýklara karþý koruma araçlarý da bu ihtiyacýn bir ifadesi oldu.
Kýsacasý devlet aygýtý meþruiyetini toplumun genelinden almayýnca, doðal olarak toplumun büyük bir kýsmý onun için “düþman”; “düþman ceza hukuku” ve uygulama araçlarý da batýdan farklý olarak kendi yurttaþlarýnýn sindirilmesinin aracý oldu.
Ýstiklal Mahkemeleri kimlere karþý kullanýldýysa DGM’ler de onlara karþý kullanýldý. Yani dindarlara, muhafazakarlar, sosyalistlere ve tabii ki aðýrlýklý olarak da Kürtlere karþý...
Toplumun geneli düþman bellenince, bu mantýk gereði düþmana karþý mücadele araçlarý da o oranda olaðandýþý araç ve imkanlarla donatýldý. Bu mantýðýn diðer bir sonucu da toplumun genelinin sistemi yýkmayý ve gerektiðinde þiddet yoluna müracaatý meþru görmesi oldu. Þiddet ise yeniden olaðandýþý araçlarýn varlýðýný meþrulaþtýrdý. Yani aslýnda þiddetin yarattýðý dehþet döngüsünden söz ediyoruz. Dolayýsýyla ÖYACM’ler antidemokratik sistemlerin tipik bir semptomu...
Ýhtiyacý demokrasi azaltacak
Yüzyýllýk hegemonyanýn ve darbeci düzen aktörlerinin tasfiyesinde ÖYACM’lerin oynadýðý olumlu rol de, bu aktörlerin sahip olduðu büyük güç karþýsýnda, olaðandýþý yargýlama araçlarýna duyulan ihtiyaçla açýklanabilir. Doðal olarak devlet demokratikleþmeye, demokratik katýlýmcýlýða dayandýkça ve toplumun tüm farklýlýklarý kurucu deðerler olarak kabul edildikçe, bunlara yönelik ihtiyaç azalacaktýr.
Kimi zaman olumlu roller üstlenmiþ olmasý, onlarý demokratik bir sistem açýsýndan risk olmaktan çýkarmaz.
Ancak burada bir hususun altýný çizmek gerekir.
Türkiye dönüþüm sürecine girdikçe, yüzyýllarý aþan dýþlanmýþlýktan muzdarip olanlarýn bu süreçte sorumluluklarý vardýr.
Zira Türkiye’nin yüzyýllýk anayasal düzenini ayakta tutan direkler çökmekte, geleneksel egemen sýnýf çözülmekte ve siyasal iþleyiþin dýþýnda býrakýlan toplumun yüzde 80’i siyasetin baþat aktörüne dönüþmektedir. Bunlarýn bir kýsmýnýn iktidarý kullanýyor olmasý, ötekilerin de muhalefette yer almasý bu gerçeði deðiþtirmiyor. Zira bu iktidar muhalefet iliþkisi, konsolide olmuþ bir demokrasideki iliþkiden çok, geçiþ dönemini birlikte yönetme ve ülkenin demokratikleþmesini saðlamada iþbirliðinin bir ifadesine, yani demokrasi koalisyonuna dönüþmelidir. Bu baðlamda iktidar yetkisini kullananlar eski düzenin araçlarýný terk etmeli, muhalefet de buna yardýmcý olmalý. Zira o araçlarýn zehirleyici etkisi yüksektir.
Darbe ihtimali oldukça kalkmaz
Yani Kürt muhalefeti þiddet sarmalýna sarýldýðý sürece iktidarýn eski düzen araçlarýna ihtiyacý devam eder. Bu da demokratikleþmeyi engeller. Bu nedenle Kürt muhalefetinin þiddeti ve onun dilini terk etmesi þarttýr.
Diðer yandan geçiþ sürecinde eski düzen temsilcilerinin de demokratikleþmeye katký saðlamasý veya rýza göstermesi gerekir. Üstelik þimdi demokrasiye en fazla onlarýn ihtiyacý var. Bu nedenle eski düzeni ihya etme ve bu amaçla demokrasi dýþý oluþumlarý destekleme gibi tutumlardan behemehal uzak durmalý. Zira darbe ihtimali olduðu sürece geçiþ süreci aktörlerinin ÖYACM’lere ihtiyacý ortadan kalkmayacaktýr.
ÖYACM’leri demokratik olmayan düzen aracý olduðuna ve belirli bir þiddet iliþkisinden beslendiðine göre, bu mahkemelerden þikayet eden siyasi aktörlerin, demokratik, katýlýma dayalý, hiçbir farklýlýðý dýþarýda býrakmayan ve eski düzenin tasfiyesini esas alan yeni bir anayasayý talep etmesi þarttýr.