Hani yýllardýr tanýdýðýnýz biridir... Ev veya iþyeri komþunuzdur... Ýsmi lâzým deðil, ‘Munis Bey’ deseniz yeridir; ‘ensesine vur, aðzýndaki lokmayý al’ cinsinden biri... Kimseye el kaldýrdýðý, komþunun tavuklarýný kýþkýþladýðý, etrafýndaki kadýna-kýza kötü gözle baktýðý hiç görülmemiþtir... Elinde avucunda ne varsa baþkalarýyla paylaþan, bulunca hamdeden, bulamayýnca þükreden bir tip...
Böyle birinin birdenbire Toros Canavarýhaline dönüþtüðünü görseniz ne kadar þaþýrýrsanýz, ben de birkaç zamandýr o þaþkýnlýðý yaþýyorum. Hayatlarýnýn fedakârlýk üzerine kurulu olduðunu sandýðým, yalandan dolandan nefret etmiþ bildiðim tipler metamorfoza uðramýþ, yepyeni bir biçim ve kimlikle karþýma çýkmýþlar gibi...
Yazdýklarýný okuduðumda “Bu o muydu?” diye kendi kendime sormadan edemediðim, ekranda yaptýklarý yorumlarý dinlediðimde “Yok, yok, o olamaz” diye inkârlarý oynadýðým yepyeni tipler... Yeni hallerini o kadar benimsemiþler ki, yüzlerine vurulduðunda, “Yoo, ben eskiden de böyleydim” cevabýný veriyorlar...
Oysa öyle deðillerdi...
Üstadlarýný yaþým tutmadýðý için þahsen görmemiþ olsam da küçüklüðümden beri okuduðum risalelerinden tanýrým; kürsüden ve minberden çok dinlediðim, yüzyüze görüþtüðümüzde saygýdan ne yapacaðýmý bilemediðim Hocalarýný hem sever, hem de sayarým. Kendileriyle ortak zeminlerde çok görüþmüþlüðümüz, düzeyli bir iliþki sürdürmüþlüðümüz var...
Ne Üstad’ýn, ne de Hocaefendi’nin mahviyetkârlýklarýyla onlarýn davranýþlarýný baðdaþtýrabiliyorum... Eskiden de “Böyle mi olmalýydý?”kuþkusu taþýdýðým anlar olmuþtu; ancak son zamanlarda yapýp ettikleriyle iyice tanýnmaz haldeler... Sevgileri, saygýlarý, gayretleri, fedakâr görünümleri hep yalanmýþ gibime geliyor...
Ýlk baþlarda en cerbezelilerini diðerlerinden ayýrabiliyordum. Bazýlarý için hâlâ ilk günkü kanaatim devam ediyor; onlarýn bir bölümünün diðerlerini kötü yola düþürmek amacýyla içlerine sýzdýðýný söyleyenler gördüm. Olabilir de olmayabilir de. Fikirleri ve gönülleri bir olmamýþ, zikirleri mi olacak? Hep ileri þeyleri ilk o tipler yazýp söylediler; içinde yer aldýklarý çevreyi kendileriyle özdeþ hale getirme çabasý içerisinde oldular ve bunu büyük çapta baþardýlar da...
Zaten kaybetmiþ veya pek kazanma þansý olmayan tiplerdi onlar; yarýn “Pardon” deyip baþka ufuklara bakabilirler...
Ancak, beni esas þaþkýnlýða düþüren, diðerlerindeki adapte olma kabiliyeti...
Medya bozar bilirdim; medyanýn gücü içinde yer alanlarý bozuyormuþ, bunu yeni öðrendim... Eskiden kýyasýya eleþtirmeye deðer bulunan ne kadar bozukluk varsa hiç tereddüt etmeden benimsemeleri ve o özellikleri baþkalarýna karþý kullanabilmeleri hayranlýk uyandýracak derecede...
Önderliðine soyunduklarý insanlarý tanýmamýþlar; hayret... O insanlarýn kendilerini neden sevdiðini anlamamýþ, yoldan ayrýldýklarýný gördüðünde nasýl tepkiler vereceðini zerre kadar kaale almamýþlar... Geçmiþteki özverili halleriyle bugünlerde sergiledikleri saldýrganlýklarý arasýndaki farký görüp ona göre tavýr alabileceklerini öngörememiþler...
En ileri gidenler, yazdýklarý ve konuþmalarýyla kalp kýrmada ve yürek daðlamada yarýþanlar, onlara en son katýlan gönülleri kazanýlmasý gerekenlerdi; zaman içerisinde bazýlarý saldýrganlýkta onlarý da geçmeyi becerdi... Küfürde... Aþaðýlamada... Yok etme arzusu ve bitirme hazzýnda... “Biz yapmadýk, onlar yaptý” diyebilecek kadar bir açýk kapý bile býrakmadan...
Muazzam fedakârlýklarla kazanýlmýþ itibarlarý bir anda sýfýrlama bir baþarýysa, bunda çok baþarýlýlar... Herhalde durmayýp kendi-kendini ifna edici baþarýlarýný sürdürme yolunda adýmlar atmak için heyecanlanýyorlardýr.
Yýllar boyu nice zahmetlerle ve hakedilerek kazanýlmýþ —hep ayakta kalmasýný arzuladýðým, yok edilmesine ramak kaldýðý için üzüldüðüm— saygýyý, itibarý ayaklarý altýnda çiðnediler...
En baþlarda, en yakýnlarý bile, içlerinde yer aldýklarý mesleðe çevreden hor gözle bakýlagelmesinden mülhem, kendilerini ‘Gasteci’ diye küçümserdi; gelinen noktada gerçekten küçümsenecek bir hale kendi kendilerini getirdiler...
Çok yazýk...
Beni en çok, saygý duyduðum manevi önderlerini düþürdükleri durum üzüyor...
Saf mýyým? Belki. Ýhtiraslarý akýllarýný kilitleyen tipler olmasaydý, þu yaþananlarýn hiçbiri yaþanmaz, kâbusla uyanýlmazdý diye düþünüyorum çünkü...